You are here
Zafer Kardeşimizin Mektubu
Pendik’ten bir eğitim işçisi
Her gün dünyanın dört bir tarafında onlarca sınıf kardeşimiz, patronların kâr hırsı yüzünden canlarından oluyor. Çoğundan haberimiz bile olamıyor. Fakat takip edip öğrenebildiğimiz kadarı bile gösteriyor ki, bizler bu kapitalist çarkın dişlilerinde sıkışıp can verirken, patronlar ellerini ovuşturup sermayelerini artırmanın keyfini yaşıyorlar. Bugün bir haber okudum. Çok etkilendiğim bu haber de bahsettiğim gerçeği doğruluyor.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde taşeron olarak çalışan ve henüz 26 yaşında gencecik bir işçi kardeşimiz Zafer Açıkgözoğlu, güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle yaşamını yitirdi. Ne kadar itiraz etse de, lağım sularını temizlemek için amirleri onu bodrum katına gönderdiler. Aynı gün iş dönüşü evde rahatsızlandı. Hastaneye kaldırıldı. Ve teşhis: Enfeksiyon kapması sonucu Hepatit B. Bir süre yoğun bakımda kalmasının ardından kaybettik onu. Tıpkı her gün başka iş cinayetlerinde, meslek hastalıklarında kaybettiğimiz sınıf kardeşlerimiz gibi. Patronların türlü cambazlıkla, bin bir kılıf uydurarak meşrulaştırmaya çalıştığı bu cinayetlerin kaza ya da kader olmadığını biliyoruz. Zafer de geride bıraktığı mektupta, bunun kader olmadığını anlatmış bize: “İş buldum, ekmek buldum diye sevinirken güvenlik önlemlerinin alınmamasından, gerekli eğitimin verilmemesinden, altyapı eksikliğinden canımdan oldum. Yaşamak istiyorsanız, sevdiklerinizle mutlu bir yaşam sürmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyorsanız; var olan şartların, eğitimlerin tamamlanmasını isteyin.”
Tüm işçi ölümleri gösteriyor ki, örgütsüzlük bizi ölüme itiyor. Biz işçiler olarak daima şunu hatırlamalıyız: Ancak birleşip örgütlü gücümüzle bu ölüm çarkını parçalayabiliriz.
Somalı Madencilerin Anısına