You are here
Hepinize devrimci selamlar
UİD-DER üyesi bir tekstil işçisi
Merhaba,
Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) olarak bu yıl birincisini 16 Temmuz Pazar günü yaptığımız pikniği sizlerle paylaşmak istiyorum.
Günler öncesinden hazırlıklara heyecanla başladık. Piknik yerinin bulunması, araçların ayarlanması vb. herkes bir görev aldı. Piknik günü araçlara binip, şarkılarla, marşlarla piknik yerine vardık. Saat 10 ile 12 arası kahvaltı ve serbest zaman diliminde herhangi bir köy derneğinde pek fazla görmediğimiz bir şekilde ortak sofra kurup herkesin evden getirdiği yiyecekleri, kimisi sarma, kimisi börek, kimisi kek kısacası ne getirmişse bu ortak sofrada birleştirip paylaşması çok hoştu. Paylaşmanın ve sınıf dayanışmasının ne demek olduğunu bir kez daha görüp mutlu oldum.
UİD-DER’in kuruluş amacını, pikniğimizin içeriğini, işçi sınıfının sorunlarını ve mücadele için neler yapmamız gerektiğini anlatan kısa açılış konuşmasının ardından Yıldızlara Özgürlük müzik gurubunun ve işçi korosunun her biri sınıf mücadelesini anlatan, şarkıları ve marşları bizleri coşturdu. Öğlen saatlerine doğru yemeğin pişirilmesi, salatanın yapılması, yemeğin dağıtılması ortak iş bölümü yapılarak gerçekleştirildi. Herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdi. Böyle kombine, organize bir şekilde iş yapmak çok zevkli ve hoş bir duyguydu. Yemekten sonra Bilgi Yarışmasına geçildi. Ancak bu yarışma sıradan bir yarışma olmamalıydı ve öyle olmadı zaten. Her sorusunda işçi sınıfının tarihinden bir kesit vardı. Hem eğlenmek hem de öğrenmek için bir fırsattı. Kimi soruda adı sorulurken, yoldaş Engels’in hayatı anlatıldı. Kimi soruda çalışma yaşamımızda ne gibi haklarımız olduğunu öğrendik. Kimi soruda 1980 darbesiyle işkenceler yaşatan, işçileri hapislere tıkan, yüzlerce insanın kanına giren, sınıf mücadelemizden korkan burjuvazinin ve onun faşist uşağı Kenan Evren’in ve diğer faşistlerin yaptıklarını unutmamaya ant içtik. 1993’de Sivas’ta Madımak Otelinin yakılmasıyla canlarını yitiren 37 insanımızın isimlerini tekrar hatırladık ve andık.
Daha sonra Serbest Kürsü kuruldu. İsteyen herkes duygularını düşüncelerini anlattı. Kimi, işyerinde yaşadığı sorunlardan kurtulmanın çözüm yolunun örgütlenip bilinçli mücadele vermek olduğundan bahsetti. Hele iki genç, şimdinin öğrencileri yarının işçi adayları sınıf kardeşlerimizin söyledikleri beni oldukça mutlu etti ve daha da umutlandırdı. 13-14 yaşlarındaki kız kardeşimizin söylediği, “Ben hep televizyondan, gazetelerden görürdüm çocukların ölmesini ve bir anlam veremezdim, üzülürdüm! Oysa şimdi biliyorum ki bunların tüm sorumlusu, kapitalist sömürü sistemidir. Hepinizi bu savaşa, katliama ve sömürüye son vermek için mücadeleye çağırıyorum!” cümleleri hepimizi duygulandırdı ve coşturdu. Bir başka genç erkek kardeşimiz şu an işsiz olduğunu, geçici olarak babasının yanında çalıştığını, işe minibüsle gidip geldiğini ve minibüste babasıyla yaşadığı diyalogu anlattı. Babasının “yerinden kalk büyüklerine yer ver” dediğini, kendisine karşı çıkınca da, “işte siz gençler ne hale gelmişsiniz” diye kızdığını anlattı ve ardından kendisinin de, “gençlik bu hale geldiyse bunun sorumlusu biz gençler değiliz, sizler zamanında mücadele etseydiniz bizler çocuk yaşta, uzun saatler çalışıp minibüsün koltuğuna yığılıp kalmazdık” diyerek cevap verdiğini anlattı. İşte bu iki kardeşimizin konuşmaları beni çok etkiledi. Serbest kürsüden sonra, halaylar çektik, top oynadık, halat çekme yarışması yaptık. Eğlendik. Çevreyi temizledik ve hep birlikte geri döndük. Umarım derneğimizin bu tür etkinlikleri önümüzdeki günlerde de devam eder, çünkü biz işçiler ancak birlikte ve örgütlü iş yaptığımızda kendi benliğimizi buluyor ve insan olduğumuzun farkına varıyoruz. Hepinize devrimci selamlar.
25 Haziran pazar günü…