You are here
Arçelik’te “Sıkıyönetim”
Gebze’den bir metal işçisi
Merhaba,
Ben Arçelik çamaşır makinesi fabrikasında işçi olarak çalışıyorum. Günlük on binin üzerinde çamaşır makinesinin üretildiği bu fabrikada yaklaşık 3500 işçi çalışıyor. Bunun yaklaşık 1000’i taşeron işçisi, 1000 kadarı da beyaz yakalı olarak çalışıyor. Fabrika içerisinde takım çalışması uygulanmakta. Üretim adetleri sürekli arttırılıyor, fazla mesai ve Pazar çalışmaları çoğunlukla dayatılıyor, büro çalışanları geç saatlere kadar çalışmak zorunda bırakılıyor. Maaşları asgari ücret olan, herhangi bir sosyal hakkı olmayan taşeron işçileri geçinebilmek için çoğu zaman 16 saat çalışmak zorunda kalıyorlar. Sendikalı işçilere fazla mesai %100 uygulanırken taşeron işçilerine %50 uygulanmakta. Bilinçsiz işçiler tarafından bu taşeron işçileri sürekli dış kapının dış mandalı muamelesi görmekteler. Sendika üyesi olmadıklarından hiçbir haktan yararlanamıyorlar. Fabrikada yaklaşık 30 taşeron şirket olduğu söyleniyor. Bunların çoğunun çalışan sayısının 29’u geçmediği biliniyor.
Birkaç ay önce, plastik bölümünde çalışan taşeron işçileri fabrikada örgütlü olan Türk-İş’e bağlı Türk-Metal sendikasına üye olmak istemişlerdi. Sendika bu işçilerin üyeliğini kabul etmemişti. Fakat geçtiğimiz haftalarda daha önce olmayan bir şey yaşandı. Kadrolu işçi olmak için en az lise mezunu olma şartı arandığı halde, taşeron işçisi olarak üç yıldır orada çalışan ortaokul mezunu 20 kadar işçi sınavla kadroya alındı. Kısa süre sonra bunun nedeni de anlaşıldı. Plastik bölümünde yaşanan bu olayla eş zamanlı olarak, ambar bölümünde çalışan ve nakliye işi yapan taşeron işçileri DİSK’e bağlı Nakliyat-İş’te örgütlenmişlerdi. İşte patron işbirlikçisi Türk-Metal, diğer taşeron işçilerinin Nakliyat-İş’e üye olmalarını engellemek için, onlarda kadrolu olacakları beklentisi yaratmak üzere yukarıda sözünü ettiğim yola başvurmuştu.
100’ün üzerinde işçinin Nakliyat-İş’e üye olduğu söyleniyor. Arçelik’teki diğer taşeron firmalarda çalışan işçilerin de Nakliyat-İş’te örgütlenmek için bir araya geldikleri fakat bazılarının umutsuzluğa kapılıp vazgeçtikleri konuşuluyor fabrika içinde.
Yaklaşık iki haftadır güvenlik önlemleri artırılmış durumda. Fabrikaya giren bütün araçlar aranıyor. Fabrikanın girişine güvenlik ve polis tarafından barikat kurulmuş durumda. 11 Martta yapılacak basın açıklaması bu polis yığınağı nedeniyle iptal edildi. Nakliyat-İş’in örgütlenme çalışmasından haberdar olmamaları için Türk-Metal’in de katkılarıyla yoğun markaja alınan diğer bölümlerdeki işçiler, polis yığınağının işten atılan bir işçinin tehdit savurması yüzünden alındığını sanıyorlardı. Büro işçileri ise bir ihtiyaç olduğu için güvenliğin arttırıldığını düşünüyorlardı. Yukardan pompalanan bu yalanların sendikalaşma hareketinin üstünü örtmek için olduğu yeni fark edilmeye başlandı. İşçileri örgütlenen taşeron şirketin kapatılmaya çalışıldığı söyleniyor.
Sivil-asker bürokrasi karşısında liberal kesilip özgürlük ve demokrasi şampiyonluğu yapan TÜSİAD üyesi büyük patronlar, iğnenin ucu kendilerine değince işçileri kılıçtan geçiriyorlar. İşçilerin hak arama mücadelesinin üstünü örtmek için her türlü yalandan geri durmuyorlar. Biz işçiler ise bilinçsizlik ve kişisel çıkar kaygıları nedeniyle ikiyüzlü sendikacıların ve burjuvaların maşası olmaya devam ediyoruz. Böyle bir olay karşısında çoğumuz sessiz kalmayı tercih ediyor. Bu bölünmüşlükten ve bireycilikten kurtuluşun tek yolu bilinçlenmekten ve örgütlü mücadeleden geçiyor. İşçi sınıfının başkaca kurtuluşunun olmadığını tarih her seferinde kanıtladı.