You are here
Gebze’nin varoşlarında mayalanan öfke
Gebze’den bir metal işçisi
Geçtiğimiz haftalarda, Gebze’nin varoşlarında, UİD-DER’liler olarak ilk defa bir anket çalışması yaptık. Anketimizin konusu işsizlik ve yoksulluktu. Amacımız her geçen gün biraz daha yakıcılaşan bu problemlerle ilgili olarak işçilerin fikrini alabilmekti. Ben de o gün birçok arkadaşımla birlikte böyle bir ankete ilk defa katıldım. Dolayısıyla çoğumuzun gittiğimiz evlerde nasıl karşılanacağımıza dair pek fazla fikri yoktu. Bu yüzden belki biraz tedirgindik.
Anket çalışmasını ikili guruplar halinde yaptık. Ben mahallelilerin yaptığımız ankete ilgilerinin çok sınırlı olacağını düşünmeye başlamışken, kapısını çaldığımız üçüncü evde genç bir erkek bizi içeriye davet etti. Sorularımıza samimiyetle ve ailece cevap verdiler, hatta bize çay demlemeye bile kalktılar. Gittiğimiz diğer evlerde gerçekleştirdiğimiz sohbetler ve gördüğümüz sıcak ilgi sayesinde rahatladık. Özellikle kadınların işsizlik ve yoksulluk üzerine fikirlerini cesaretle söylemeleri ve öfkelerini gizlememeleri çarpıcıydı. Kadınlar çoğunlukla evde kaldıkları için iş sürecinden uzak gözükseler de, ev halkının dışarıda yaşadığı bütün sorunları içlerinde biriktiriyorlar.
Girdiğimiz bazı evlerde birden fazla kişi çalışıyordu, buna rağmen yakacak kömürleri olmadığı için soğukta oturuyorlardı. Bazı evlerde ise ailedeki herkes iş arıyordu ama henüz çalışabilen yoktu. Aslında çalışabilen işçilerin de, iş bulamadığı için çalışamayan işçilerin de sorunları ortaktı. Çok sayıda kişi de bunun farkında.
Başka bir ekipten bir arkadaş “işsizlik ve yoksulluk nasıl ortadan kalkar” diye sorduğunda, evin oldukça genç bireyi “teknoloji gelişirse bunlar ortadan kalkar” demiş. Ama maalesef kapitalizm altında tam tersine oluyor; teknoloji ilerledikçe emeğin verimliliği artıyor ve patronlar daha az işçi ile daha çok iş çıkartabiliyorlar. Yani teknolojinin gelişmesi bile dönüp dolaşıp biz işçileri, emekçileri vuruyor, bize işsizlik ve yoksulluk olarak dönüyor.
Görüştüğümüz işçiler çeşitli yardım kuruluşlarının bağışlarını değil, kendi alınterlerinin karşılığını alabilecekleri sürekli bir iş istiyorlar. Devletin onların sorunlarıyla ilgilenmediğini biliyorlar ve çoğunluğu devletten veya mevcut partilerden yardım beklemiyor. İşsizliğin ve yoksulluğun istenirse ortadan kalkabileceğini düşünüyorlar ama bunun olabileceğine inanmakta zorluk çekiyorlar. Hatta bazı aileler sistem kökten değişmedikçe hiçbir şeyin değişemeyeceğini de rahatlıkla söyleyebiliyor. Bu tür sorunların örgütlenerek, birlik olarak ortadan kalkabileceği fikrine katılıyorlar.
O gün yaptığımız anket çalışması bittiğinde, derneğimize yaşadıklarını ve gördüklerini diğer işçi arkadaşlarla paylaşma arzusuyla döndük. Gebze’nin varoşlarında yaşayanların düşüncelerini ve buralarda mayalanan öfkeyi görmek bizlere umut verdi.
Gerçekleştirdiğimiz işsizlik ve yoksulluk konulu anket, derneğimizde aynı konuda gerçekleştireceğimiz seminerimiz için de işçi ailelerine bir davetti aynı zamanda. Anket sonunda bu ailelere seminer için davetiyeler verdik. Davetiye verdiklerimizden bazılarının daha sonra seminerimize katıldıklarını görmek bizi mutlu etti.
Kapitalizm altında yeni bir yüzyıla girdik ama işçi sınıfının işsizlik, yoksulluk ve açlık sorunu şiddetlenerek sürüyor. İşçi sınıfının yaşam koşullarının oldukça iyileştiğini söyleyenler ya iyi niyetli bir körlüğe boğulmuşlar, ya da burjuvazinin ikiyüzlü yalanlarını meşrulaştırma işini meslek edinmişler. Bugün işçi mahallelerinde sessizce mayalanan öfkeyi, yarın kabardığında doğru mecralara akıtabilmek için örgütlenmek, her devrimci işçinin boynunun borcu olmalıdır.