You are here
Umutsuzluk içinde “Umut”
UİD-DER'li işçiler
Selâm dostlar, bütün dünya işçilerine selâm.
Dostlar her ay düzenlediğimiz etkinliklerimizden biri olan film gösteriminden, Yılmaz Güney’in “Umut” adlı filminden ve burjuvazinin bizlere pompaladığı umutları sizlerle paylaşmak istedim. Film 1970’lerde Adana’da faytonculuk yapan evli ve beş çocuk babası Cabbar’ın başından geçen bir öyküdür.
Cabbar gece gündüz çalışmakta ve kazandığı para ile kıt kanaat geçinmektedir. Bir gün sigarası biten Cabbar büfeden sigara alırken bir zenginin arabası Cabbar’ın atına çarpar ve at oracıkta ölür. Karakolda asıl suçlu suçsuz, suçsuz ve madur olansa suçlu duruma düşer ve aşağılanır. Karakol komiseri Cabbar’a, “neyse ucuz atlattın, iyi ki beyefendi yufka yürekli biri ve insafa geldi ki seni affediyor, serbestsin!” der. Cabbar ne yapacağını bilememektedir. İşsiz kalan Cabbar arkadaşının ve bir hocanın yalanlarına aldanarak define aramak için neyi var neyi yok bütün eşyasını satar, çocuklarının rızkını bile feda etmekten kaçınmaz. Boş hayaller peşinde olduğunu anlayan Cabbar’ın sonunda bütün hayalleri yıkılır ve çıldırır.
Şimdi, ister günümüz Türkiye’si olsun ya da herhangi bir başka yer olsun; burjuvazi bizlere yani işçi sınıfına başka umutlar pompalamaktan geri kalmıyor. 1970’li yıllarda Cabbar’a define umudu, şimdi bizler sayısal loto, milli piyango biletleri, futbol iddiaları ya da çalış senin de olsun gibi umutlar vaat ediyor. Peki biz işçi sınıfı bu yalanlara aldanıp boş hayaller peşinden mi koşacağız, yoksa mücadele mi edeceğiz? Tabii ki onurlu bir şekilde mücadele edip son nefese kadar kavgayı sürdürmektir bize düşen görev. Ve bunun için diyoruz ki, örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!
Esenler’den UİD-DER üyesi bir işçi
---------------------------------------------
Merhaba sınıf kardeşlerim!
Geçtiğimiz pazar günü UİD-DER’in Esenler temsilciliğinde Yılmaz Güney’in “Umut” isimli filmini izledik. Film öncesi kısa bir sunum oldu. Sunum yapan arkadaş, amacımızın sadece film izlemek olmadığını, film sonunda sohbetler yapılacağını söylemişti zaten. Bu konuşmaların filmdeki boşlukları nasıl doldurduğu dikkatimi çekti. İnsanların, gördüklerini, duyduklarını ve de özellikle hissettikleri duyguları dile getirmeleri gerçekten önemliydi.
Film Cabbar’ın, karısı ve çocukları ile kapitalist sistemde varolma çabalarını anlatıyor. Elbette, bu o kadar kolay olmuyor. Özellikle Cabbar ve ailesinin tek geçim kaynağı olan atlardan birine son model otosu ile çarparak öldüren zengin adamın bir de karakolda haklı çıkması... Film bizden önceki kuşakları anlatıyor. Yoksulluk ve sefalet yine diz boyu. İnsanlar karınlarını doyuracak kadar parayı zar zor kazanıyor.
Film sonrası yapılan sohbette aslında Cabbar ve ailesinin çektiği sıkıntıların hepimiz tarafından hâlâ çekiliyor olduğu gerçeği ortaya çıkıyordu. Asgari ücretle geçinmek zorunda olduğumuz bu aşağılık sistem, bizlere her gün dayanılmaz işkenceler çektirip baskı altında tutmayı başarıyor maalesef. İşyerlerindeki baskılar yetmiyormuş gibi trafik çilesi, sağlık çilesi... Aldığımız asgari ücret hangi yaramıza merhem olacak ki? Elektrik, su, telefon faturaları, mutfak masrafları, yol parası... Evet! Kapitalist sistem bizlere tüm bu şartları dayatmaya devam ediyor. Hayatımıza şöyle bir baktığımızda “UMUT” filminden pek bir farkımız yok. Hemen hemen hepimiz Cabbar ve ailesinin çektiği sıkıntılara benzer sıkıntılar çekiyoruz. Görüyorsunuz ya sorunlarımız ortak. Fakat bizim Cabbar’dan farklı olan tek yanımız umudumuz... Örgütlenip, bu sistemi ait olduğu yere, tarihin çöp sepetine fırlatmak!
Örgütlüysek her şeyiz, Örgütsüzsek hiçbir şey!
Esenler’den UİD-DER üyesi bir işçi
Deri-İş’te 8 Mart etkinliği
Suçlu kim?