You are here
Tut Şu Kızıl Aydınlığı
Gebze’den bir metal işçisi
Bu yeni yıla hep birlikte derneğimizde girdik. Derneğimizde ailemizle şiirler okuduk. Arkadaşlarımızın kendi hazırladıkları tiyatro oyununu izledik. Marşlar, türküler eşliğinde kardeşliğimizi ve dostluğumuzu tekrar tekrar pekiştirdik. Gecenin en güzel yanlarından biri ise serbest kürsü idi. İşyerlerinde, mahallelerinde, okullarda, askerde sürekli olarak baskı altında kalmış, sinikleştirilmiş, kendini ifade edemeyen bizler açısından burjuvazinin pisliklerinden arındığımız oranda neler yapabildiğimizin kanıtıydı orası. Ayrılırken herkesin yüzünde derin bir mutluluk ifadesi vardı. Ama maalesef bu güzelliğin yanında hâlâ bitirilmemiş bir görev de bizi bekliyordu ve bu duyguların basıncı ile bir şiir yazdım. Sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bizler tek değildik o geceyi kutlayan
Fransa’da havai fişekler patladı
Irak’ta insanların başında bomba
Brezilya’da bazıları alkolde kusarken
Afrika’da küçük bir köyde aç bebekler solgun gözlerle yıldızları izledi
Amerika’da bazıları konkordlarıyla birkaç kez girmiş yeni yıla
Derisi talihiyle malum Afrikalımın tarihten bile haberi yok
On milyonlarcamız da penceresiz odalarda girdi
Saat 12’yi vurduğunda bi çentiklik umut daha
Senin haberin var mı a benim ellerinden habersizim
Duymuyor musun? Dinle bak bizi göreve çağırıyorlar ta derinlerden
Spartaküs, Parisli Komünarlar, Bolşevikler
Tut şu kızıl aydınlığı
Taşı, taşı da umudu olsun yarınların.