You are here
SSGSS Saldırısını Püskürtmek İçin Mücadeleye!
AKP hükümeti, bugünlerde işçi sınıfına yönelik kapsamlı bir saldırı planını meclisten geçirmeye çalışıyor. Bu saldırı yasasının adı, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasası. Hükümet bu yasayla prim gün sayısını kademeli olarak 7200’e, emeklilik yaşını ise 65’e çıkarıyor. Emekli maaşlarını düşürüyor. Malulen emekliliği neredeyse imkânsız hale getiriyor. Ölüm, cenaze, evlilik ve benzeri yardımları alabildiğine kırpıyor. Sağlık hizmetlerini sınırlandırarak paralı hale getiriyor.
Ödediğimiz sigorta primlerinde en ufak bir indirime gitmeyen hükümet, emekli maaşlarımızı ve hastalık halinde aldığımız sağlık hizmetlerini bize devletin bir lütfuymuş gibi sunmakta pek mahir. Bizlerden kesilen paraların ne kadarının bize geri döneceğine sermayenin temsilcisi olan AKP hükümeti ve IMF gibi emperyalist kuruluşlar karar veriyor.
Sermayenin ve onun temsilcilerinin yasası olan SSGSS yasası, işçi sınıfının şimdiye dek mücadelelerle kazandığı pek çok hakkı gasp ediyor. Bu yasa ile yapılmak istenen değişiklikler gelgeç bir olay değildir. Bizim olduğu kadar çocuklarımızın da kaderidir söz konusu olan. Tam da bu yüzden on binlerce işçi bu saldırıya karşı çıkarak mücadeleyi yükseltiyor. 15 Ocaktan bu yana tüm Türkiye çapında sendikaların, derneklerin, kitle örgütlerinin katıldığı pek çok eylem, yürüyüş ve basın açıklamaları yapıldı. 14 Martta 2 saatlik iş bırakma eylemi ve yürüyüşler gerçekleştirildi.
Söz konusu yasayla ilgili olarak sendika yönetimlerini yalancılıkla suçlayan başbakan, hak gasplarını ısrarla işçilerin yararına olan düzenlemeler olarak göstermek için kıvırıp durdu. Hükümetin tüm bu savuşturma çabalarına rağmen, tepkilerin giderek yaygınlaşması hükümeti yasayı gözden geçirmek ve kısmen geri adım atmak zorunda bıraktı. Sendikal bürokrasinin tüm ihanetine rağmen, işçilerin basıncıyla gerçekleşen bu eylemler sayesinde, tasarının 7000’den 9000’e çıkarmayı öngördüğü prim gün sayısı nihayetinde 7200’e indirildi.
Hükümet bu saldırı yasasını şimdi de apar topar Meclis’ten geçirmeye çalışıyor. Ancak işçilerin mücadelesi sona ermedi. 1 Nisanda Türkiye’nin dört bir yanında kitlesel basın açıklamaları gerçekleştiren işçiler, o gün Ankara’da polisin azgın saldırısına hedef oldular. Ama yılmayıp direndiler.
6 Nisanda ise Kadıköy’de kitlesel bir miting yapıldı. Mitingde, KESK, DİSK ve Türk-İş İstanbul Şubeler Platformuna bağlı pek çok sendika, binlerce işçiyle alandaydı. Bu saldırı yasası karşısında işçi sınıfına ihanet ederek hükümetle kirli bir ittifaka soyunan Türk-İş genel merkezine rağmen, Türk-İş’e bağlı sendikaların alana gelmiş olmaları ayrıca anlamlıydı. Çeşitli sosyalist grupların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla, yağmura rağmen yaklaşık 30 bin kişilik bir miting gerçekleştirildi.
UİD-DER’li işçiler olarak bizler de “Kapitalist Sömürüye, Emperyalist Savaşlara Karşı Mücadele Bayrağını Yükselt”, “Yaşasın Militan Sınıf Sendikacılığı” pankartlarımızla ve dövizlerimizle Kadıköy’deydik. Sendikalarda sınıf uzlaşmacı ve işbirlikçi anlayışın doruğa tırmandığı ve bununla bağlantılı olarak sendikal hareketin çok zayıflatıldığı bir dönemden geçiyoruz. Böylesi koşullarda “Militan Sınıf Sendikacılığı” sloganını yükseltmenin ve bu doğrultuda mücadele vermenin öneminin bir kat daha arttığına inanıyoruz.
Kortejimiz bu mitingde de kitleselliği, disiplini, coşkusu ve canlılığıyla dikkat çekti. Toplanma yerinde, alana yürüyüş boyunca ve alanda, UİD-DER’li işçiler olarak saatlerce sloganlarımızı haykırdık: “Krizin Faturası Patronlara”, “Parasız Eğitim, Parasız Sağlık”, “Kölelik Yasasına Hayır”, “Sendikasızlaştırmaya, Taşeronlaştırmaya, Esnek Çalıştırmaya, Tensikatlara, Kazanılmış Haklarımızın Gaspına İzin Vermeyeceğiz”, “Kapitalist Sistemi Yıkacağız, Sınıfsız Bir Dünya Kuracağız”, “Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin”, “Örgütlüysek Her Şeyiz Örgütsüzsek Hiçbir Şey”, “UİD-DER Yürüyor Mücadele Büyüyor”.
Eğer bir araya gelirsek ve sesimizi yükseltip mücadeleyi daha da ileriye taşırsak, burjuvazinin tüm saldırılarını geri püskürtebileceğimizden bir an bile şüphemiz olmamalı. Yeter ki sınıfımızın gücüne güvenelim, yeter ki örgütlenip mücadeleye atılalım!