You are here
Her yerde hazır ve nazır
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Ne garip ağaçsın ki sen
Meyvanı yer
Dalını keser
-köklemek için seni-
Sap yaparlar baltalarına
Ve senin şark şarka yarılıp çürüdüğün yerden
Göbekli mantarlar fışkırır
Sen ne garip ağaçsın ki
Her yerde hazır ve nazır
Her şey seni anlatır
Arısın
Tütsülenmiş gibisin
Balından habersizsin
Kaya söküp dağ deviren ellerin var
Elinden habersizsin
Afyonlusu
Kölesi var sözlerin
Zincir kıranı
Uykulusu dinamit gibi
Ve dinamit gibi haykıranı var
Dizginsiz atlar gibi
Dikbaşlı sözler var dilinde
Dilinden habersizsin
Çoksun
Ellerinle yaşlı
Kalbinle çocuksun
Gökte yıldız denizde kum
Umut gibisin
Durgun sulara vurmuş kara bulut gibisin
Bir duvar
Öyle bir duvar içindesin ki
Merhamet ve kan kokan
Bir çember içindesin ki
Üstünde uçsuz bucaksız yıldızlarıyla kıpır kıpır
Öyle uzak mavi bir gök
Altında toprak
Kitap gibisin
Yaprak gibisin
Kelle pahasına yazılan kitaplar gibi
Kelle pahasına okunursun
Yaprak yaprak
Sen her yerde hazır ve nazır
Her şey seni anlatır
Ve kanatır kalleşçesine
Kurtlar gibi hemcinslerine boğdururlar seni
Tozdukça vururlar
Ve çatırdadıkça kemiklerin
Çıkıp “taht-ı revan üzre”
Göğsüne otururlar...
Sen bir denizsen
Dalgalar seninse eğer
Senin eserinse çalkantılar
Dar gelen kıyıları
Dağ gibi dalgalar yıkar...