You are here
Hindistan’da İşçi Sınıfına Saldırılar ve Mücadeleler

Hindistan’da Mart ayında uygulamaya konulan ve 2 ay süren karantinanın sona ermesinden sonra ülkenin içinde bulunduğu tablo ve işçi sınıfına yönelik baskıcı uygulamalar gün yüzüne çıkıyor. Çalışma saatlerinin 8’den 12’ye çıkarıldığı, kısa süreli istihdamın getirildiği, patronlara muafiyetler sağlandığı Uttar Pradeş, Madya Pradeş, Gujarat ve Himacal Pradeş gibi eyaletlerin dışında diğer birçok eyalette de iş yasaları askıya alındı. Ülkeyi altı yıldır yöneten Narendra Modi hükümeti yapılan değişiklilerin işletmelere yardımcı olacağını ve dünyanın beşinci büyük ekonomisini yeniden rayına oturtacaklarını söylüyor. Ancak yapılan değişikliklerin bedelini kitleler şimdiden ödemeye başladı.
Ülke genelinde pandemi yasaklarının gevşetilmesi ile 5 Mayısta üretime devam eden fabrikalarda işçilerin ancak %30’una iş sağlandı ve işçiler çalıştıkları sürede yarım maaş ödemesi alabildi. Birçok işyerinde ücretler düşürüldü, işten atmalar yaygınlaştı. Yasakların başladığı zamandan sonra hiçbir ödeme yapılmayan Euro Giyim Şirketi (ECC) işçilerinden 1200’ü toplu şekilde işten atıldı. 30 Mayısta işçilere hiçbir bilgi verilmeden fabrikadaki makineler taşınmaya başladı, işçilerin birlik olup fabrikanın kapısında durması ile taşıma bir süre durdu. Ancak ütü bölümü dışında diğer bölümlere iş sağlamayan ve işçilerin bir kısmını diğer fabrikalara transfer eden ECC, 8 Haziranda yasalara da aykırı olarak toplu işten atma planını uyguladı. İş yasasında 100’den fazla çalışanı olan yerler için hükümet izni gereken toplu işten atma uygulaması birçok küresel moda markasının tedarikçisi konumundaki ECC için geçerli olmadı. Fabrikanın kadın işçileri işten atmaları protesto etmek için bir gece oturma eylemi düzenlediler. Çalışanların çoğunun üyesi olduğu Birleşik Sendika (Unions United-UU) ise işten atmaların arkasında işçileri sendikasızlaştırma ve güvencesiz çalıştırma arzusunun yattığını belirtiyor. Sendika açıklamasında şirket yönetimlerinin işçilere yönelik yasadışı uygulamalarının karşısında olduklarını, virüsü bahane ederek sendika üyelerine yönelik kısıtlamaların sona erdirilmesi gerektiğini duyurdu.
Modi hükümeti maden işçilerine de saldırıyor. Kömür madenlerinin özel şirketlere açık artırma ile satılacağının duyurulması ile sektörde bulunan sendikalar 2 Temmuzda başlamak üzere 3 günlük grev çağrısında bulundular. Devlete ait Coal India (CIL) ve Singareni Collieries Şirketleri (SCCL) dünyanın en büyük devlet yatırımları arasında. Sendikalar 300 bin üzerinde CIL ve 45 bin üzerinde SCCL işçisinin işini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyorlar. CIL ve SCCL’nin özelleştirilmesi planlarının durdurulmasını ve CIL işçilerinin sözleşmedeki haklarının tanınmasını talep ediyorlar.
Ülkede işçi haklarına yönelik saldırıların bir kısmı, yasama meclisinin toplanmadığı süreçte Modi tarafından hayata geçirildi. İşçi sendikalarının görüşleri alınmadı. Bunun üzerine Hindistan’ın merkezi sendikaları 5 Haziranda yaptıkları açıklamada işçilere Modi hükümetine karşı mücadele çağrısında bulundu. Küçük ve orta ölçekli fabrikalarda işçi maaşlarının zamanında ödenmesi, tüm işçi sınıfına gıda dağıtımının yapılması ve milyonlarca göçmen işçi için memleketlerine güvenli yolculuk sağlanması için mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladılar.
200 milyonun üzerinde işçinin geçim kaynağını kaybettiği, Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre 400 milyon insanın derin yoksulluk koşullarına itileceği Hindistan’da hükümet pandemiyi işçi düşmanı politikalar için gerekçe yapmış durumda. Ekonomiyi yeniden canlandırma bahanesiyle patronlara türlü ayrıcalıklar tanıyan, muazzam kamu fonlarından oluşturulan devlet kurumlarını özelleştirme planları yapan faşist Modi hükümetinin karşısında kitlelerin kalkanı ise birleşmektir. Tıpkı 8-9 Ocak 2019’da olduğu gibi.