You are here
Bir Kıtadan Diğerine, Yeraltından Yeryüzüne: Madenciler
9 January 2021 - 19:00
Soma ve Ermenek… Toplumsal hafızada işçi katliamlarıyla yer bulan bu iki maden havzasından işçiler; gasp edilen tazminat hakları için bir süredir mücadele ediyorlar. Onların direniş öyküsü, ülke genelinde umut yarattı. Böyle zamanlarda sınıfımızın zengin deneyimlerinden feyzalmak son derece önemlidir. Dünyanın en zor ve en eski mesleklerinden biridir madencilik ve göreceğiz ki madenler bir kıtadan diğerine nice şanlı mücadelelere ev sahipliği yapmıştır. Yeraltında biriken öfke, zaman zaman yeryüzüne taşmış ve sınıf tarihimizin en zengin deneyimleri arasında yerini almıştır.
İspanya’nın kuzey ucunda yer alan Asturias, ülkede madenciliğin kalbinin attığı bölgedir. Babaları ve dedeleri zengin deneyimler bıraktı bugün ocaklara giren evlatlarına… Fotoğrafın her ayrıntısına işleyen gururun hikâyesidir anlatacağımız. 1934’ün Ekim ayında, Asturias’ta on binlerce madencinin başlattığı grev hızla yayılır ve bir komüne dönüşür. Yani bölgenin yönetimi işçilerin eline geçmiştir. Maalesef madenciler yalnız kalır, Asturias Komünü yenilir. İşçi yönetimini dağıtan askeri birliğin komutanı Franco, beş yıl sonra ülkenin başına faşist bir lider olarak oturacak, demokratik hakları yok edecek ve işçi sınıfına saldıracaktı. Komününün yenilmesinin üzerinden 30 küsur yıl geçmiştir ki tarihin güzel bir ironisi hayat bulur. Bir grev dalgasıyla yükselişe geçen toplumsal muhalefet Franco’nun tek adam rejimini yıkar geçer! Greve ilk çıkanlar Asturias madencileridir. Fotoğraftakilerin çocukları… Bunun gururu tüm işçi sınıfınındır.
Mevzu bahis madencilerin mücadelesi olunca İngiltere’deki 1984-85 grevinden bahsetmemek olur mu? İngiliz hükümeti, 20 maden ocağını kapatıp 20 bin işçiyi işten atacağını duyurmuş ve kıyamet kopmuştu! Ekmeklerinin ellerinden alınmasına karşı 120 bin madenci greve gider. İşçi sınıfının kadınıyla erkeğiyle mücadeleyi nasıl büyütebileceğinin en güzel örneklerinden biri yaşanır. Fotoğraf Rossington madenci kasabasından, grevci eşleri ise görüyoruz ki kortejin en önünde… Grevin daha ilk ayında, yüzlerce kadın grubu kuruldu İngiltere’de! Kadınlar grevin ihtiyaçları için para topladılar, ortak mutfaklar kurdular. Kocalarına destek olmakla yetinmediler, grevin bizzat örgütleyicisi de oldular. Ocak girişlerinde grev gözcüsü oldular, ülkeyi baştanbaşa dolaşıp destek topladılar. En çok da bu nedenle, kumaş dokur gibi işçi dayanışmasını dokuyan kadınların çabalarıyla büyüdü bu grev... Önce İngiltere’nin tamamına, sonra Avrupa’nın pek çok ülkesine sıçradı.
Türkiye tarihinin en güzel kalabalıklarından birine bakıyoruz. Ortada yoğunlaşan tüm kadınların elleri havada… Toplumun üzerine karabasan gibi çöken 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinden tam on yıl sonra, havanın yeniden işçiden yana döndüğü zamanlar. Kara elmas diyarı Zonguldak’ta hakları için greve çıktı on binlerce madenci… Takvim yaprakları 4 Ocak 1991’i gösterdiğinde Ankara’ya yürüyüşe geçtiler. Ne hükümetin lokavt tehdidi ne jandarma, komando ve çevik kuvvet barikatları ne tanklar ne de uçaklar… 4 koca gün boyunca durdurulamadılar. Hürriyet gazetesi “Adım Adım Geliyorlar!” manşetiyle çıkmıştı. Sadece çoluk çocuk, kadın erkek madenci aileleri değil bir şehir yürümüştü Başkente! 100 bin kişiydiler, bir nehir gibi akmışlardı yollara… Güney Afrika dâhil (birazdan oranın madencilerini konuk edeceğiz) birçok ülkede liman işçileri Zonguldak madencilerine destek vermiş, uluslararası sınıf dayanışmasının güzel bir örneği yaşanmıştı.
Madenci denilince başta gelen ülkelerdendir Bolivya… Amerika kıtasının yerlilerinden olan bu halk, And Dağlarının eteklerinde yaşar. Hatırı sayılır miktarda altın, gümüş, bakır rezervleri bulunan bu dağların bir kısmına “insan yiyen dağ” adını vermiştir Bolivyalı emekçiler… Türkiye’de olduğu gibi Bolivya madenleri de iş kazalarıyla, iş cinayetleriyle özdeşleşmiştir. Bolivya madencilerinin yaşamı çileli ve kahırlıdır. Onlar da Somalı, Ermenekli, Zonguldaklı kardeşleri gibi bilirler yerin derinliklerinde sevdiğini yitirmek ne, yitip gitmek ne! Bu yüzdendir ki Bolivyalı madenciler, Küba ve Venezuelalı madenci kardeşleriyle birlikte Soma madenci katliamının ardından 1 gün iş bırakmış, 3 gün yas tutmuştur.
Tempo tuttuklarını ve dans ettiklerini hemen algılayabiliyoruz değil mi? Buradan bu anın bir hak arayışına, bir işçi eylemine ait olmadığı sonucunu çıkarırsak yanılırız. Güney Afrikalı maden işçileri grevdeler! Afrika’daki diğer kara derili sınıf kardeşlerimiz gibi, dans ederek ve tempo tutarak taleplerini haykırıyorlar. Sloganlarını bir ezgi şeklinde söylüyor ve dans ederek yürüyorlar. Bizler için şaşırtıcı olabilecek bu durum, onlar için kökleri oldukça eskilere dayanan bir gelenek… Aslında bizim grev davulumuzun ve halayımızın kara derili biçimidir söz konusu olan. Geleneklerimiz, kültürlerimiz, dillerimiz, renklerimiz farklı ama bilelim ki bizi biz yapan ortak bir kimlik var. Güney Afrikalı madenci ile Somalı madencinin yahut Gebzeli bir metal işçisinin farklılıklarından çok ortaklıklarıdır önemli olan! Biz işçi sınıfıyız, zengin bir mücadele tarihine ve hünerli ellere sahibiz. Acılarımız ve sorunlarımız kadar kurtuluşumuzun yolu da ortak.