You are here
Savaşsız, sömürüsüz özgür yarınlar için şarkılar
8 March 2021 - 23:30
Bulutlar Adam Öldürmesin… İnsanın içine işleyen sözler Nâzım Hikmet’e ait. Dostu Zekeriya Sertel, Nâzım’ın bu şiirinin yazılma hikâyesini aktarır anılarında. Ona “bilir misin barış için yapılacak bir propagandada türkülerin ne büyük bir rolü olabilir. Öyle türküler ki herkesin ağzında dolaşacak. Sınır, dil, din, milliyet ayrılığı tanımadan bütün insanların ağzından düşmeyecek” dediğini anlatır. Ertesi gün Nâzım Hikmet, elinde üç şiirle gelir. Gece uyumamış, barış için üç şiir, belki de üç türkü yazmıştır: Japon Balıkçısı, Kız Çocuğu ve Bulutlar Adam Öldürmesin. Bu birbirinden güzel şiirlerin türküsünü yapmak ister Nâzım Hikmet. Bombalar patlamasın, atom bombaları bulut biçiminde çökmesin üzerimize, kız çocukları öldürülmesin, insanlar savaşlarda ölmesin, analar ağlamasın diye. Ancak bu güzelim şiirler 1970’li yılları bekleyecektir türkü olmak için. İşçi sınıfının saflarında bilinç ve örgütlülük düzeyi yükseldiğinde, aydınlar toplumsal mücadelenin bir parçası olduğunda ancak bu şiirler türkülere dönüşecektir. İşte tıpkı bunun gibi; örgütlüysek anlatılır hikâyemiz, örgütlüysek yakılır türkülerimiz, örgütlüysek yükselir “savaşa hayır” diyen sesimiz. Fuat Saka ile birlikte söyleyelim.
Yine İngiltere, yine kadınlar, yine işçi şarkısı. Mart 1984...120 bin maden işçisi maden ocaklarının kapatılmasını, ekmeklerinin ellerinden alınmasını engellemek amacıyla greve çıktı. Maden işçilerini destekleyen, ellerinde dövizleri, pankartları yanlarında çocuklarıyla yollara düşen birileri daha vardı. Onlar ekmek kapıları olan maden ocaklarının kapatılmasına karşı “grev” diyen madencilerin eşleriydi. Yağmur çamur demediler, 1 yıl boyunca eşlerinin yanından ayrılmadılar. Grevin haklılığını duyurmak için İngiltere’nin dört bir yanında gösteriler düzenlediler. Oluşturdukları gruplarla ülkeyi baştanbaşa dolaşıp, grevcilere destek yaratmaya çalıştılar. Avrupa’nın birçok ülkesinde katıldıkları toplantılarda, grevi ve kendi eylemlerini işçilere, sendikalara ve sosyalistlere anlattılar. Madenci eşlerinin desteği ve dayanışması sayesinde büyüyen grev, İngiltere’de ve Avrupa’nın birçok ülkesinde büyük etki yarattı. Yani İngiltere’deki madenci eşleri evlerinden çıktılar. Zamanla sınıf bilinci kazandılar, değiştiler ve grev bittikten sonra da kabuklarına çekilmediler. Birlik ve dayanışma yolunda yürümeye devam ettiler. Kadınların bu mücadelesini anlatan bu şarkıya kulak verelim:
Ah kızlar
Gözleriniz ne çok şey anlatır
Umuttan
Sevdadan
Kavgadan yana
Gözlerinizden akan
Yılgınlık damlaları değil
Direnç ırmaklarıdır
En hüzünlü zamanlarda da
Ah kızlar
Gözleriniz ne çok şey anlatır
Mühürlense dudaklarınız
Kollarınız arkadan bağlı
Kilit vurulsa dilinize
“biz kazanacağız yine de” diye haykırır
Ya da zulüm
Karanlığa boğsa dünyayı
Aydınlığı yasaklasa
Güneş
Gözlerinizden yeniden doğar
Ah kızlar
Bütün bunlar
Söylenip geçilecek gibi değil
Dünyanın bütün umutları gözlerinizde
Bütün sevdaları
Tutup kaldırır ayağa
Umuda, kavgaya, zafere sevdalıları
Bitmemiş karanlık mı var tarihte, bitmemiş zulüm, yenilmemiş zalim mi var? En zifiri karanlığında bile zamanın, küçücük bir ışık huzmesi insanı aydınlatmaya yeter. Çünkü bütün gözler onu görür, ona yönelir bütün gözler. Ve kadınların aydınlık, kararlı ve umutlu bakışları olmadan hiç bir karanlık dönem aydınlatılamamıştır. Bugün yine, gün ortasında karanlığa boğulan dünya, işçi sınıfının mücadelesiyle aydınlanacaktır. UİD-DER Müzik Topluluğunun “Kızların Gözleri” şarkısına kulak verelim:
Bir Uzakdoğu ülkesine gidelim. Güney Kore’de kadın market işçilerinin sendikalaşma mücadelesinden bir kesiti anlatan Cart filminden sahnelerle, binlerce kilometre öteden sımsıcak bir kardeşlik eli uzanır bize. Bize benzeyen, bizim yaşadıklarımızı yaşayan, inat ve inançla kavgaya tutuşan emekçi kadın kardeşlerimizin elidir bu. İşçi kadınların mücadele içindeki değişiminin çarpıcı bir hikâyesidir onlarınki. Cesaret kazanmanın, güven kazanmanın, yanı başındaki insanlara güvenmenin hikâyesi. Birlikte kavga verip birlikte şarkılar söylemenin güzelliğinin hikâyesi…
Emekçi Kadınlardan 8 Mart Mesajları
Dostlarım, buradayız, hep birlikte bu çatı altında! Geçmişin sadece hesabını yapmakla kalmayıp hiç durmaksızın geleceğe köprü inşa edenlerin yanında… Bugün burada, bu akışta yer alan anlatı, biz kadın emekçilerin tarihsel gerçekliğidir. Bu köhnemiş ataerkil sistem var oldukça, bizim de mücadelemiz var olacak. Bu bir masal değil bilimsel gerçekliktir. O zaman önderlerimizin söylediği gibi, “Vardık, Varız, Var olacağız!” Ve biz bitti demeden asla bitmez! Ya sosyalizm ya yok oluş!
Dilek Özcan, emekli tekstil işçisi
Merhaba dostlar, öncelikle tüm emekçi annelerin, tüm emekçi kadınların 8 Mart’ını kutlarım. Benim 1,5 yaşında bir kızım var. Çalışan anne olmak gerçekten çok zormuş. Evde küçücük çocuğunu bırakıp haftanın 6 günü soluksuz çalışmak. Mesai bitiminde koşarak eve gitmek. 10 saat iş, sonrası 1 saat yol. Tüm bunlardan sonra evde seni özlemle bekleyen küçücük bebeğinin ihtiyaçlarını tam olarak karşılamak neredeyse imkânsız. Oysa ki işyerlerimizde kreş olsa çocuklarımızın her türlü gelişimini takip edip onlara daha çok yardımcı olabiliriz. Bizi çok özlüyor onlar. Gece kalkıp kokluyor. Sabahları bırakmak istemiyor. Küçücük bedeni, aklı ile özlediğini anlatmaya çalışıyor. Bazen uyanmasın diye kaçar gibi çıkıyorum evden. Tüm anneler için her işyerine, her mahalleye kreş acil talebimizdir. Bu talebimizin gerçekleşmesi için mücadelemizi büyütmeliyiz. Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Ankara’dan işçi bir anne