You are here
1977 1 Mayıs'ının ardından provokasyonlar artıyor
12 September 2020 - 16:00
1977 1 Mayıs’ı ise kadın, erkek, genç, yaşlı beş yüz bin işçinin alana aktığı en kitlesel 1 Mayıs oldu. Ne var ki işçilerin yükselen mücadelesinin önünü kesmek isteyen sermayenin ve temsilcilerinin ilk provokasyonu da bu 1 Mayıs’ta gerçekleşmişti. Mitingin sonlarına doğru binaların çatısından açılan ateşle 34 işçi yaşamını yitirdi. Sermaye sınıfı, işçi sınıfının tarihindeki en kitlesel 1 Mayıs’ı “Kanlı 1 Mayıs” olarak tarihe yazdırdı. Ancak işçi sınıfı geri çekilmedi. 1978 yılında yine yüz binler vardı 1 Mayıs meydanında.
1970’li yıllarda kamu emekçisi olarak mücadelede yer alan işçilerden biri İşçi Dayanışması’na verdiği bir röportajda şunları söylüyordu: “Darbe öncesinde işçi sınıfının başarılı olmasının en büyük nedeni toplumsal dayanışma idi. Örneğin biz kamu çalışanı olduğumuz halde ‘Çayırova’da direniş var’ diye haber geldiğinde, o direnişe bir paket çay veya bisküvi ile gidip işçi arkadaşlarımızı ziyaret ediyorduk. Davullu zurnalı halaylarla katılıyorduk eylemlere. Fakat 12 Eylül tüm bu dayanışmayı kırdı.”
Patronlar sınıfının canını en çok yakan grevlerden biri 1977 yılında Maden-İş’te örgütlü metal işçilerinin başlattığı MESS grevleri oldu. MESS’e bağlı patronlar ülkenin en güçlü sermaye grubunu oluşturuyordu. Ama işçiler 8 ay boyunca sürdürdükleri grevle patronlara kök söktürdüler. İşçiler greve çıkarken “DGM’yi ezdik, sıra MESS’te!” diyorlardı. MESS, işçilerin grevini kırmak için tüm gücünü kullanmış, her türlü çirkefliği yapmış ama yine de başaramamıştı. İşçiler uyanmıştı bir kere ve grev kazanımla sonuçlandı. İşçilerin uyanışını ve değişimini grevci bir işçi şu dizelerle anlatıyordu:
Fevkalade güçlüdür onlar…
Fakat bizde Maden-İş var
Fakat biz çoktan değiştirdik
Kabuğumuzu
Mücadelede sertleşti irademiz
Zannettikleri gibi kolay yutulacak
Lokma değiliz artık biz!
Şükrü Alkan Derince
Kabuğunu kıran, mücadelede pişen işçiler patronlara her seferinde gösteriyorlardı kolay lokma olmadıklarını. Oysa patronlar işçileri daha çok sömürmek ve sermayelerini daha çok büyütmek istiyorlardı. Bunun için ihtiyaç duydukları yasaları meclisten geçirmeleri gerekiyordu ancak yüz binlerce işçi anında üretimi durdurarak yanıt veriyordu bu girişimlere. Bu yüzden giriştiler darbe planları yapmaya. Toplumu korkutup sindirmek ve işçiler arasındaki birliği parçalamak için kanlı tezgâhlar hazırladılar. 1977 1 Mayıs’ının ardından provokasyonlarına hız verdiler. Faşist çeteler el altından silahlandırıldı ve grevci işçilerin üzerine salındı. Provokasyonlar Çorum’da, Maraş’ta Alevilerin katledilmesiyle devam etti. Hemen her gün bir suikast ya da bombalı saldırı gerçekleştiriliyordu. İşçi sınıfının unutulmaz önderi, DİSK’in kurucusu Kemal Türkler’in 22 Temmuz 1980’de katledilmesiyle darbeye giden yol tamamlanmış oluyordu.