You are here
Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
İşçi sınıfının şairi Hasan Hüseyin bir şiirinde şöyle der: “Bir zeytin ağacını köklemek var ya/ sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı /kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye/ acısını duymak var ya kopmanın/ babaların ağlaması işte o/ babaların ağlaması öyle zor…” Evladının hastalığıyla sınanan, onu hayatta tutmak için çırpınan bir babanın acısı dünyanın her yerinde aynı değil midir? Peki ya sırf parası olmadığı için bir babadan oğlunun ölümüne seyirci kalması beklenirse?
ABD yapımı John Q. filminde 10 yaşındaki oğlunu yaşatmak için çırpınan bir babanın neler yapabileceğine tanık oluruz. John, umudunun tükendiği noktada kalbini oğluna vermeye karar verir, onu kurtarmak için çaresizce hastanede bulunanları rehin alır. Filmin bu sahnesinde “babalar çocuklarını gömmemeli, çocuklar babalarını gömmeli” diyen yoksul bir babanın, oğluna verebileceği tek varlığını, canını ortaya koyuşu izleyenlerin şakaklarına bir bıçak gibi saplanır. Fakat son anda adeta bir mucize gerçekleşir ve küçük Mike babasının kalbinin alınmasına gerek kalmadan kurtulur. Oğlunun yeni kalbinin attığını gören anne ve babanın mutluluğuyla hepimiz mutlu oluruz.
John Q. filmi gerçekleşen mucize sayesinde mutlu sonla bitse de film başından son sahnesine kadar ABD’deki sağlık sisteminin çarpıklıklarını, toplumsal eşitsizliği gözler önüne serer. Bir fabrika işçisidir John. Bir gün oğlu Mike oyun sırasında koşarken yere yığılıp kalır. Hastaneye yatırılan Mike’ın kalbinin normalden 3 kat büyük olduğu ve yeni bir kalp nakli yapılmazsa birkaç gün içinde öleceği açığa çıkar. Ne var ki John’un sağlık sigortasının zaten kısıtlı olan kapsamı daha da daraltılmıştır, sigorta olmadan oğlunun tedavi masraflarını karşılaması mümkün değildir. Varını yoğunu satarak hastaneye para getiren John’a bu parayla oğluna kalp nakli yapılamayacağı söylenir. Ondan istenen şey, sırf parası olmadığı için oğlunun ölümünü kabullenmesidir! Oğlunu kurtarması ancak hastanenin önüne onu destekleyen kalabalıkların toplanmasıyla mümkün olmuştur.
İşte gerçekleri, yani işçi ve emekçilerin yaşamının kapitalizmde ne kadar değersiz olduğunu anlatan bu film, sigorta şirketlerinin ve sağlık kuruluşlarının tepkisini çeker. Filmin gerçek hayatı yansıtmadığı yönünde açıklamalar yapılır art arda. Hatta o dönem ABD’de görev yapan ünlü kalp cerrahı Mehmet Öz, gazetelere yaptığı açıklamada, ABD’de kalp naklinin sıradan bir şey haline geldiği ve filmdeki olayın gerçek hayatta artık mümkün olmadığı yalanını söyler. Oysa filmde anlatılan gerçeğin sadece küçük bir kısmıdır. ABD sağlık sistemi “paran kadar sağlık” anlayışına dayanmaktadır ve parası olmayanlar zenginlerden daha kısa ve daha kalitesiz bir yaşam sürmektedir. Üstelik işçi ve emekçilerin hayatında filmdeki gibi mucizelere de yer yoktur! Mucize denilebilecek şeylerse sadece zenginler için söz konusudur. Mesela özel tekneleriyle tatildeyken kaza yapan Sabancı ailesinin, ölümden nasıl döndürüldüklerini hatırlayalım. Jet hızıyla başlayan tedavileri tam teşekküllü özel hastanelerde ve en ileri düzeyde teknolojiler kullanılarak gerçekleşmiş ve Sabancı patronları sağlıklarına kavuşmuştu. Fakat nice insan yoksul oldukları için tedavisi mümkün basit hastalıklar yüzünden ölmeye devam ediyor. Bu ne kadar büyük bir çelişki öyle değil mi?
Kapitalizmde parası olan sağlığı satın alıyor, parası olmayan ise canını dişine taksa da gerekli tedaviye erişemiyor. Dünyada her yıl milyonlarca insan, tedavi masraflarını karşılamak için elinde avucunda ne varsa satarak yoksulluğun dibine sürükleniyor. Elinde satacak bir şeyi olmayanlar ise sevdiklerinin ölüme gidişini çaresizce izliyor. SMA’lı bebeklerin ailelerini düşünelim. Evlatlarının acısını dindirebilmek, onları yaşatabilmek için her kapıyı çalıyor, bir umut ışığı arıyorlar. SMA ilacını SGK karşılamadığı için milyonlarca lirayı bağışlarla toplamaya çalışıyorlar. Devletin yaptığı tek şey, para toplamaları için ailelere valilik izni vermek!
Dünyadaki üretim ve hizmetler kâr için değil de insan ihtiyaçlarını karşılamak için, insanların mutluluğu ve esenliği için yapılsaydı farklı bir hayatımız olmaz mıydı? İşçiler olarak dünyadaki tüm zenginliği biz üretiyoruz, ulaşım, sağlık gibi hizmetleri de biz veriyoruz. Bu nedenle bize reva görülen kahırlı hayatı değiştirmek için, evlatlarımızın gözlerinde mutluluğu görebilmek için mucizeler beklemeyelim, harekete geçelim, birleşelim.