You are here
Grevci Yolbulan İşçilerine Dayanışma Ziyareti
Mersin ve Adana’dan bir grup işçi
Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan ve Özçelik-İş Sendikasının örgütlü olduğu Yolbulan Metal fabrikasında çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Haziranda greve çıkmışlardı. UİD-DER’li işçiler olarak bizler de grevlerinin 18. gününde Yolbulan işçilerine bir kez daha dayanışma ziyaretinde bulunduk. Geleceğimizden haberdar olan grevci işçiler bizi bekliyorlardı. Bizleri önceki gelişimizde görmeyen işçi arkadaşlara UİD-DER’i anlattıktan sonra hep birlikte oturduk. Grev çayı ikram edildi ve sohbetimiz başladı.
İşyeri temsilcisi, fabrikadaki durumlarını ve kendilerini greve götüren süreci aktarırken şunları söyledi: “Bizim fabrikada kıdem yılımız ortalama 10-12 yıl. En düşük 5 yıllık işçi en yüksek 20-21 yıllık işçi var burada. Ben burada 18 yıllık işçiyim. Vinç operatörlüğü yapıyorum. Pandemide biz burada günde 14-16 saat çalıştık. Tahlil vermeye gidiyordum, arkamdan müdür arıyordu. Diyordu ki ‘aman ha pozitif çıkarsa kimseye söyleme!’ Yani diğer arkadaşlar devam etsin. Deprem keza yine aynı. Deprem sürecinde hiçbir şekilde bize ulaşılmadı öldünüz mü, kaldınız mı diye. Hiçbir şekilde aranmadık. Bir beklentimiz yoktu ama bir gram, bir lira yardım yapılmadı bize! Yaklaşık 250 kişiden 70 arkadaşımız depremden bir hafta sonra buraya çalışmaya döndüler. Fabrikada çöken, sıkıntılı olan yerlerin bakımlarını yaptılar. Genelimiz de kısa çalışma ödeneği aldık o süreçte. Bir ay sonra döndüğümüzde patron ve temsilcilerine dedik ki bu süreçte burada çalışan arkadaşlarımız bir miktar daha ücret alsınlar. Bunu bile çok gördüler, vermediler. İşbaşı yaptık. Öğle yemeği yiyoruz. Şebeke suları içilmediği için hazır su istedik. Bir buçuk litrelik sular getirip masaya koydular. Dediler ki bunu yemekte dört kişi paylaşacaksınız! Elbette ki işçi sınıfı olarak bütün işyerlerinde üç aşağı beş yukarı aynı manzaraları yaşıyoruz. İş güvenliği için önlemleri arttırmak patronlar için fuzuli masraf, işyerlerinde daha sağlıklı, kaliteli yemeklerin olması onlar için yine fuzuli, ücretlerin arttırılması, iş saatlerinin düşürülmesi kabul edilmesi imkânsız istekler olarak görülüyor.”
Başka bir grevci işçi durumlarını şöyle özetledi: “Ben burada 8 yıldır çalışıyorum, 8 yıldır bizim taban maaşımız, asgari ücretin biraz üstü. Sendikalı olmamıza rağmen! Mesela geçen dönem sözleşmede yüzde 110 zam aldık. Ama sonra işler değişti. Aslında bilincimiz olmadığı için ve bizim fabrika devamlı 10-12 saat çalıştığı için fazla mesaiyle birlikte asgari ücretin 1,5-2 katı ücret alınca gerçek durumu görmüyoruz. Yani taban maaşı düşük ama çıplak maaşı görmediğimiz için elimize geçen para güzel sanılıyordu. Hiç kimse bunun üzerinde durmuyordu. Ama depremden sonra fazla mesailer kesildi. Böyle olunca elimizde çıplak maaş kaldı. Ben bununla geçinemiyorum. Bir de ara zamlardan da faydalanamadık. Patrona ‘sözleşmenin yarısını yedinci ayda ver yarısını da yılbaşında yansıt’ dedik. İşine gelmediği için bize ‘benim sözleşmem yıllık’ dedi.”
Bu işçi arkadaşımızın anlattıklarının üzerine UİD-DER’li emekli bir işçi abimiz de şöyle bir fıkrayla karşılık verdi: “Adamın biri şapka satıyormuş. Çok dolaşmış, yorulmuş. Ağacın dibinde uyumuş. Uyandığında maymunların torbasındaki bütün şapkaları aldığını görmüş. Elinde sadece bir şapka kalmış. Adam şapkayı eline alıp sallamış. Maymunlar da sallamış. Yukarı kaldırmış, maymunlar da kaldırmış. Adam ne yaparsa maymunlar da aynısını tekrarlamış. Sonunda adam şapkayı atmış, maymunlar da atmış. Adam şapkalarını toplayıp gitmiş. Gel zaman, git zaman adam rahmetli olmuş. İşi torunu devralmış. Tesadüf bu ya, torun da bir gün aynı ağacın dibinde uyumuş. Uyandığında maymunların şapkaları aldığını görmüş. Dedesinin anlattıklarını hatırlayıp elinde kalan şapkayı sallamış. Yukarı kaldırmış, sallamış. Aşağı tutmuş, sallamış. Sonra da fırlatıp atmış. Ama maymunlar şapkaları fırlatmamışlar. Gülerek ‘bizim de dedemiz var’ deyip torunla alay etmişler. Yani patronlar geçmişten ders çıkarıyor, işçiler de çıkarmalı. İşçi sınıfı deneyimlerini ne kadar ortaklaştırırsa sınıf mücadelesi o kadar güçlenir. Özellikle grevlerde, direnişlerde geçmişin deneyimlerini hatırlamak olmazsa olmazdır. Eski bir liman işçisi olan UİD-DER’li arkadaşımız da limanda çalıştığı sürede sendikalaşma mücadelelerini ve yaşadıklarını grevci arkadaşlarla paylaştı. “İşçi örgütlüyse, direnişteki, grevdeki tutumuyla haklarını alır. Sendikanın önündeki engelleri kaldırır. Örgütlülük işçinin gücüdür” dedi.
Sohbette grevin kazanılmasında, motivasyon ve birlikteliğin pekişmesinde ailelerin desteğinin de öneminin altı çizildi. Ziyaretimiz işçilerin birliğinin, beraberliğinin sürmesi ve başarı dilekleriyle son buldu.