Böylesi Yaşamak Değil!
Avcılar’dan bir grup kadın işçi
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren yıllık iznini kullanmak isteyen işçileri karşı karşıya getiriyor. Aynı ay içinde izin kullanmak isteyen işçilere “kendi aranızda kura çekin” diyor. Resmen bizimle dalga geçiyor. Biz işçiler olarak bilinçli ve örgütlü olmadığımızdan işveren işine geldiği gibi davranıyor. Oysa bir yıl boyunca gece gündüz demeden patronları zengin etmek için çalışıyoruz. Bizleri makinanın bir parçası gibi gördükleri yetmezmiş gibi yılık izinlerimizi de çok görüyorlar. Ellerinden gelse izinsiz, tatilsiz çalıştıracaklar. Gerçi tatil yapabildiğimiz de yok! Aldığımız ücretler düşük olduğundan en fazla memlekete giderek dinlenmeye çalışıyoruz. Kimi işçiler ise geçinemediğinden yıllık izninde dahi günlük işlere gitmek zorunda kalıyor. Tatil işçiler için bir lüks haline gelirken patronlar dört mevsim tatil yapabiliyorlar. Elif Çağlı’nın Böylesi Yaşamak Değil şiiri biz işçileri anlatıyor.
“Aynı zil sesleriyle uyanmak uykulardan
İki kara zeytin tanesi atıştırmak
Hep aynı yolardan geçmek mi yaşamak?”
Ne kadar doğru değil mi? Hâlbuki çalışan ve üreten biz işçileriz. Yaşamın bütün güzelliklerini nasıl üretiyorsak bütün bu güzellikleri yaşamayı da hak ediyoruz. İnsan gibi bir yaşamı kurmak ancak örgütlü mücadeleyle mümkün olacaktır. Devam ediyor Çağlı:
“Yaşamak yeşermek bitkiler gibi
Yaşamak dönüşmek geleceğe
Güçlü ellerle kavrayıp çelişkiyi
Birlikte dövüşüp
Birlikte büyütmek geleceği.”