You are here
Neden Bu Kadar Stresliyiz?
Mersin’den bir işçi

İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor, yaşamsal kaygılarımız artıyor, bu da sağlığımızı bozuyor.
Stres insanın taşıdığı endişelerin yarattığı, duygusal, zihinsel ve fiziksel tepkidir. Trafik çilesinden haberlerde döne döne verilen şiddet haberlerine günlük hayatta bize endişe veren şeyler katlanarak artıyor. Güne öfkesiz, kaygısız, stressiz devam edemiyoruz. Ekonomik yıkım derinleşirken, biz işçilerin yaşam mücadelesi gitgide zorlaşıyor. Patronlar daha da zenginleşirken bizim yoksulluğumuz katmerleniyor. Yarınımıza ilişkin kaygılarımız artırıyor. Öte yandan, kapitalist sistem çürüdükçe insan ilişkilerini de çürütüyor. Sermaye sınıfı emekçilerin birbirine güven duymasını, dayanışmasını engellemek için bilinçli olarak elinden geleni yapıyor. Katiller, tecavüzcüler bile isteye cezasız bırakılıyor ya da çok küçük cezalarla paçayı kurtarıyor. Ama işyerlerinde greve çıkan, hakkını arayan işçiler, adaletsizliklere karşı mücadele yürüten emekçiler baskı görüyor, cezalandırılıyor. İşçiler olarak her geçen gün zihnimizi meşgul eden, sürekli çıkmazlara sürükleyen ortak sorunlarımız ruhsal gerilimlerimizi tetiklerken çözüm arayışımızın önü kesilmek isteniyor.
O halde şu soruyu sormamız gerekiyor: Hepimizi endişeye, strese, sağlıksızlığa iten bir düzen karşısında elimiz kolumuz bağlı oturup sorunlarımızın, sıkıntılarımızın daha da derinleşmesini bekleyebilir miyiz? İçinde yaşadığımız toplumun daha da yozlaştırılmasına boyun eğebilir miyiz?
Gelin birlik ve dayanışmamızı güçlendirelim, kapitalizmin kötülükleri yerine umudu büyütelim!
“Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”