You are here
Soygun Değil de Ne?
Bursa’dan Dev Sağlık-İş Üyesi İşçiler

Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor.
Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa Mahkemesi kararı ile sözleşmelerdeki bağlayıcılığı iptal edilmişti. Bu ne mi demek? Sözleşme imzalamak için KÇP’yi beklemenin bir anlamı yok demek! Toplu iş sözleşmesine “kamu çerçeve protokolü maddeleri uygulanır” ibaresi eklenmezse zaten o maddelerden de yararlanamayacaksın demektir.
“KÇP kamunun taban ücretidir” derken sarı sendikalar ise KÇP’yi işçiye sözleşme vaadi ve bir kazanımmış gibi anlatıyorlar. KÇP’nin üzerine işkoluna bağlı olarak ek maddeler, sosyal haklar vs. gibi bir madde eklemiyorsan işçi sendikaya neden her ay 1 günlük brüt ücretini aidat olarak ödüyor?
KÇP süreci çıkmaza girip sarı sendikalar eylem planı açıklamaya başlamışken gelen 12 şehit haberi ile planlanan eylemler de durduruldu. Kamunun en çok üyesine sahip olan sarı sendikanın eylem planı ise işvereni mi korkuttu, işçiyle dalga mı geçti belli değildi: ÖĞLE YEMEĞİ YEME – AKŞAM EVE GİTME. Eylem denen şeyin işverene dokunması gerekmiyor muydu?! İşçi “eve ekmek götüremiyorum, açım” diye bağırırken sendika işçiye “aç kal” diye eylem planı açıklıyor!
Peki, bu sendikalar KÇP sürecinde ne yaptı? Aylarca teklif gelmedi. Sendika başkanları ile bakanlık çalışanları halı saha maçı yaptı! Oteller satın alındı.
Aylar sonra “büyük çalışmalarla” gelen birinci teklif yüzde 16, ikinci teklif yüzde 17. Bakanlık enflasyon üzerinde teklif vermedi. Enflasyon farkı için mi her ay oluk oluk aidat ödüyor işçi? Alacağı enflasyon farkı da vergi dilimin yükselmesiyle zaten yok olacak. İşçi zam beklerken üzerine bir de devlete borçlu çıkacak!
Üçüncü teklif hâlâ verilmiyor. Sözleşme süreleri doluyor. Sözleşme sürecinde ise iki seçenek var:
Birincisi grev yasağı olmayan işkollarının grev kararı alması. Düşünün ki ülkenin dört bir yanından yangın haberleri gelirken işçiyi greve çıkmaya mecbur bırakıyorsunuz!
İkincisi grev yasağı olan işkollarında ve grev kararı vermeyen işyerlerinde hakem heyetine gidilmesi
İŞÇİNİN SABRI KALMADI…
İşçi de işveren de sendikalara aidat ödüyor ama işçi sendikası da TÜHİS de sözleşmeye imza atamıyor. Bunun adı soygun değil de nedir peki?
Geçtiğimiz Temmuz ayında DİSK/Dev Sağlık-İş sendikasının türlü oyunlarla baraj altında bırakılmaya çalışılmasının sebebi de bu süreci hükümete itiraz edemeyen iki sarı sendikayla yürütme ve işçiyi daha da açlığa ve sefalete sürükleme çabasından başka bir şey değildi. İşçinin gerçekten işçi çıkarı için çalışan, mücadeleci sendikalara ihtiyacı vardır. Kamudaki sağlık işçilerinin sayısının kamu işçilerindeki çoğunluğu göz ardı edilemez ve masada DİSK yok! Tam da bu yüzden DİSK’in örgütlenmesini istemiyorlar.
İşçi KÇP’yi bir lütuf olarak görmekten vazgeçmeli ve KÇP’yi beklemeden de iyi sözleşmeler yapmaları için yasal bir engel olmadığını işçi gücünü kullanarak sendikalara hatırlatmalıdır.
Ve doğal olarak bu sözleşmeleri iyi yapmanın en önemli koşulu da BİRLEŞİP ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYİ BÜYÜTMEKTEN geçmektedir.
Zaman işçinin birlik olup bu soyguna dur deme zamanıdır.
BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ!