
12 Temmuz Salı günü, saat 11’de TBMM önüne gelen işçiler, ihale döneminin bitmesine 3 ay varken haksız yere işten atıldıklarını ve direnişe geçtiklerini belirttiler. Taşeronluk sisteminin güvencesiz çalışma koşullarını dayattığını ifade eden işçiler, yaptıkları basın açıklamasında, işsizliğin yoğun olduğu koşullarda taşeron çalışmaya mecbur bırakıldıklarının, bunu fırsat bilen sermayedarların ve onların vekillerinin de bu yasadışı çalışma koşullarını kural haline getirip dayattıklarını söylediler. İnsan onuruna aykırı bu çalışma biçimine derhal son verilmesini ve tüm işçilerin kadrolu, güvenceli çalışmasını talep ettiklerini dile getirdiler.
Taşeron PTT işçileri aynı zamanda işe iadelerinin de bir an önce yapılmasını talep ediyorlar. “187 gündür direnişimizi görmezden gelenleri, taleplerimizi duymazdan gelenleri rahatsız etmeye devam edeceğiz” diyen PTT işçileri, eylem biçimlerini farklılaştırarak direnişlerini sürdüreceklerini açıkladılar. İşçiler, “Sermayenin bize dayattığı geleceksiz, güvencesiz, kölece çalışma ve yaşam koşullarını ancak birleşik mücadeleyle geri püskürtebiliriz. Tüm sınıf kardeşlerimizi birleşik mücadeleyi büyütmeye, sermaye sınıfı ve uşaklarının korkularını gerçeğe çevirmeye bir kere daha davet ediyoruz. Eylem ve etkinliklerimize katılmaya, destek olamaya çağırıyoruz” diyerek basın açıklamasını bitirdiler.
Sonrasında eylem yapan işçiler Mecliste grubu olan partilerle görüşmek istediklerini söyleyerek yetkililerle görüşme taleplerini belirttiler. Ancak bu istekleri reddedildi. Bunun üzerine “Taşeron İşçisi Yalnız Değildir”, “İşimizi Geri İstiyoruz”, “Taşeron İşçiler Kadroya alınsın” sloganlarını atarak oturma eylemine başladılar. Bu sırada “yetkili” polis şefi bu eylemin yasadışı olduğunu, Meclis önünde uzun süreli bir eyleme izin vermeyeceklerini ve dağılmaları gerektiğini söyledi. Buna “biz haklı bir direniş sergiliyoruz” diyerek ve sloganlar atarak yanıt veren işçiler bir anda polis ablukasına alındı. 2 işçi ve onlara destek veren 4 devrimci polisin baskısıyla zorla polis aracına bindirilerek alandan uzaklaştırıldılar. Eylemciler araca bindirilmek istenirken “Baskılar Bizi Yıldıramaz” ve “Katil Polis Hesap Verecek” sloganlarını attılar.
Eylemci işçilerin de belirttiği gibi, yolsuzluk yapanları, masum insanların canına kıyanları görmezden gelen devlet ve onun polis gücü, temel hakları için mücadele eden işçiler söz konusu olduğunda tamamen farklı bir muameleye başvuruyor. Polis baskısı hemen hemen her işçi eyleminde yaşanmakta ve mücadele eden işçilerin, gençlerin, öğrencilerin üzerine biber gazı, jop darbeleri, basınçlı su ve hatta kurşun yağdırılmaktadır. Buna ancak örgütlü ve birleşik bir karşı duruşla dur denebileceği açıktır.