Merhaba dostlar. Ben yaklaşık 3 yıldır UİD-DER’i tanıyan bir öğrenciyim. Her yaz dönemi tekstil atölyelerinde çalışıp aileme bir nebze de olsun destek olmaya çalışıyorum. Bu yaz döneminde arkadaşlarımın aracılığıyla daha büyük bir fabrika ortamında çalıştım. Fabrikaların merdiven altı dedikleri atölyelerden farkını anlamıştım. Çünkü zil çaldığında elindeki işi bırakmak tuhaftır atölye işçisine. Çok geçmeden işyeri yöneticileri ellerinde kendilerinin bile okumadığı sayısız dosya ile toplantı var denilerek çalıştığımız katta bulunan bütün işçileri topladılar. Şöyle başladı yönetici söze: “Arkadaşlar biliyorsunuz rekabetçi bir sektör içindeyiz…” ve arkasından bir sürü hikâye. Hikâye diyorum çünkü konuşulanları hiçbir işçi arkadaşımız anlamadı. Anlaşılan tek şey şu oldu: günlük aldığımız ücretleri artık yeni bir sistemle yani “saat başı ücret” olarak alacağız. Bunun da TBMM’den çıkan bir karar olduğunu söylediler. Ardından kuyruklu bir yalan, güya bu saat başı ücret sistemine geçtiğimizde yıllık 180 TL daha fazla kazanacakmışız. Burada söylenen 180 TL herkesin hoşuna gitti ve koşa koşa yeni iş sözleşmesini imzaladılar. Bunun nedeni ise çalıştığım fabrikada en ufak bir örgütlülüğün dolayısıyla da bilincin olmamasıydı. Hiç kimseye düşünme fırsatı bile verilmedi ve oldubittiye getirilerek sözleşmeler imzalatıldı.
Hiç kimse alacağı paranın hayalini bile kuramadan fabrikada işler durma noktasına geldi. Ben de dâhil olmak üzere bütün taşeron işçiler birer gün arayla işten atıldık. Fakat UİD-DER’in verdiği deneyim sayesinde işimi geri istediğim için, işe geri alındım. İşlerin az olması nedeniyle, kadrolu işçiler mesai saatlerini doldurmadan evlerine yollanıyorlardı. Maaş günü geldiğinde ise saat başı ücretin ne kadar “kıymetli” bir şey olduğu anlaşılmıştı. Çalışılmayan saatlerin ücretleri kesilmiş ve işçilerin bireysel tepkileri kendini göstermişti. Verilen tepkiler bir sonuç almak için yetersizdi. Çünkü toplu hareket ederek tepkilerini dile getirememişlerdi, örgütlü davranamamışlardı. Her işçi imzaladığı iş sözleşmesini yırtmak istiyordu. Fakat bunun bir tek yolu vardı örgütlü olmak. Birlik ve beraberlik sağlanamadığı için yapılan bu haksızlığa karşı hiçbir şey yapamadık.