
Bolu’da yaşanan otel yangınında onlarca insan hayatını kaybetti. Göz göre göre yaşanan bu felaketin sorumluları bırakın hesap vermeyi sorumluluk bile hissetmiyorlar. Yangın tüpleri, yangın alarmları gibi basit maliyetli önlemlerin bile alınmaması başta olmak üzere tüm yaşananlar sermayenin dini ve imanının para olduğunu bir kez daha gösterdi. İşçi ve emekçilerin hayatlarının onlar için hiçbir öneminin olmadığını acı biçimde bir kez daha gördük.
Bu felaket ilk değil ve böyle giderse son da olmayacak. Her felaketten sonra “toplum olarak ders çıkaralım” diyor patronlar sınıfının siyasi temsilcileri. Onların böyle derken ne yapmak istediklerini biliyoruz. Gerçeklerin üzerini örtmek, toplumdan gelecek tepkileri yatıştırmak, sorumluluklarının üzerini kapatmak için her felaketten “ders çıkarıyor” egemenler. Peki ya biz? Biz işçi ve emekçiler bu yaşananlardan sınıf olarak doğru dersleri çıkarabiliyor muyuz veya hangi dersleri çıkarmalıyız? Yaşanan depremlerin, yangınların, sellerin bir felakete veya katliama dönüşmesinin sebebi patronların kâr düzeni ve kâr hırslarıdır. Dolayısıyla bu yaşananlar sınıfsaldır. Tek tek kişilerin sorunu değil, bir bütün olarak işçi sınıfının sorunudur, muhatabı odur.
Bolu’daki yangında yaşananlara hepimiz çok üzüldük, sinirlendik. Ama yeterli mi bu? Peki ne yapılmalıydı? Aynı günlerde Sırbistan’da tren garında bekleyen insanların üzerine durağın beton sundurması çöktü. 15 kişi hayatını kaybetti. Orada da iktidar tarafından yapılan açıklamalar sükûnet telkin etmek, gerçeklerin üzerine örtmek oldu. Fakat bir fark vardı. Sırbistanlı emekçiler onların bu yalanlarına kanmayıp sorumluların hesap vermesi için alanlara çıktılar ve günler süren protestolar yaptılar. Ulaştırmadan Sorumlu Bakan ve ihmali bulunan 11 kişi gözaltına alındı ve Başbakan istifa etti. Yaşanan bu örnek bizlere bu tür felaketlerde sorumluların yargılanmasının, hesap sorulmasının ve gerekli önlemlerin alınmasının yolunun nereden geçtiğini gösteriyor. Eğer Sırbistan’da emekçiler mücadele edip sokaklara çıkmasalardı Başbakan istifa eder miydi?
Sırbistan’da olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde işçi ve emekçilerin bir sınıf olarak haksızlıklara, savaşlara çeşitli felaketlere karşı kitlesel tepkiler verdiğini biliyoruz. Son dönemlerde Avrupa işçi sınıfının emperyalist savaşlara, özellikle de İsrail’in Filistin’deki zulmüne karşı sokaklara çıktıklarını İşçi Dayanışması bülteninden ve web sitemizden okuyoruz. Sendikaların, siyasi partilerin öncülük ettiği bu eylemlere yüzbinlerce işçi katılıyor. Peki, burada yaşanan onca felakete rağmen bizler neden Avrupa işçi sınıfı gibi sokaklara çıkamıyor ve dolaysıyla hesap soramıyoruz? Çünkü çoğumuzun örneklerini verdiği Avrupa coğrafyasındaki sınıf kardeşlerimize göre sendikalarımızda, UİD-DER gibi sınıf örgütlerimizde daha az örgütlüyüz. O coğrafyadaki işçi kardeşlerimizin bu konuda bizden farklı olmalarının sebebi Avrupalı olmaları değil daha örgütlü olmalarıdır, mücadele geleneklerini diri tutmalarıdır. Bizim de çıkaracağımız ders bu olmalı ve sınıfımızın örgütlülüğünü sağlamak için canla başla çalışmalıyız.