Published on Association of International Workers' Solidarity (https://en.uidder.org)

Home > İşçi Dayanışması Gazetesi > Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!

Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!

İşçi Dayanışması, No: 207

Nazilere ait bir toplama kampının gri ve soğuk duvarları arasındaki bahçede küçük bir çocuk, babasının “saklan” dediği paslı bir metal dolaba gizlenmiştir. Babanın adı Guido’dur ve günlerdir çocuğuna “her şey bir oyun” demiştir. Kampta yaşanan dehşeti görmesini engelleyerek evladını bir travmadan korumak istemiştir Guido ve maalesef elinden sadece bu gelmektedir. Uzun ve zorlu günlerin ardından şimdi çocuk saklanmalı ve sessiz kalmalıdır. Söylediğine göre saklambaç oyunu sona yaklaşıyordur ve kazanmak üzeredirler. Ama biz bu anları izlerken bir oyunun değil, bir hayatın son sahnesine tanık olduğumuzu hissederiz.

Bir Nazi askeri tarafından üzerine silah doğrultularak yürütülen Guido, çocuğunu sakladığı dolabın önünden geçer. Dolabın içinden iki küçük gözün kendisini izlediğini bildiğinden, evladı korkmasın diye rolünü sürdürmeye kararlıdır. Sanki oyunun parçasıymış gibi Nazilerin yürüyüşünün komik bir taklidini yapar, yüzünde yorgun ama kıvanç dolu bir tebessüm vardır. Çocuğun bulunduğu dolaba son bir defa göz kırpar. Ve kısa süre sonra, arka planda silah sesleri duyulur. Guido öldürülür. Çocuk hayatta kalır. O yürüyüş, tebessüm ve bakış, bir babanın kendi yaşamı pahasına hayatta tuttuğu evladına sessiz vedasıdır.

1997 yapımı Hayat Güzeldir filminin en çarpıcı ve unutulmaz sahnelerinden biri, baba ile çocuğun sessiz vedalaşmasının yaşandığı bu andır. Filmin senaryosunu yazıp yönetmenliğini yapan, aynı zamanda da Guido karakterini canlandıran Roberto Benigni, bizlere İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen, hem trajik hem de umut dolu bir hikâye anlatır. Neşeli ve zeki bir İtalyan Yahudisi olan Guido karakteri, filmde kendi korkularını, acılarını, akıbetinin belirsizliğini bir kenara bırakmıştır. Adeta kendinden sıyrılarak çocuğuna umudun içinde bir dünya kurmuştur. Ancak Guido’nun hikâyesi, bize sadece bir babanın fedakârlığını anlatmaz. O müthiş yaşama sevinci ve yaşatma azmiyle Guido, yüreğinin ne kadar büyük olduğunu bizlere film boyunca kanıtlar. Sorumluluk almanın, direncin ve azmin ne kadar kudretli olduğunu hatırlatır.

İşçi ve emekçi ailelerin evlatları olarak hayatımızda sayısız zorluk ve sorunla boğuşuyoruz. Kişisel yaşamlarımızda karşılaştığımız engeller, kimi zaman devasa bir dağ gibi görünüyor gözümüze. Ailevi sorunlarımız, arkadaş ilişkilerimiz, güven problemlerimiz, sağlık sorunlarımız… Bunların dışında işsizlik, yoksulluk, eğitimde eşitsizlik, sosyal dışlanma, geleceksizlik… Pek çok arkadaşımız bu sorunları yalnızca kendisinin yaşadığı yanılgısına düşüyor. Oysa bu sorunlar, aynı anda milyonların yaşadığı sorunlardır. Üstelik dünyamızın bu sorunlardan çok daha yıkıcı başka sorunları da var. Savaşları, kırımları, büyük felaketleri düşünelim. Ukrayna’da, İran’da, Filistin’de yaşananları… Zengin kaynaklara sahip olan, ancak sefalet ve açlıktan kırılan Afrika’yı düşünelim. Savaştan ya da açlıktan kaçmak için göç yollarında boğulan mültecileri… Felakete dönüşen afetleri; depremleri, yangınları, selleri düşünelim. Yahut ekolojik krizi… Bütün bunlar kapitalist sistemin yarattığı sorunlardır.

İç dünyamızdaki hayal kırıklıklarından, sorunlardan bir anlığına sıyrıldığımızda, insanlığın ortak dertlerine kalbimizi açtığımızda, tıpkı Guido’nun yüreği gibi bizim de yüreğimiz genişlemeye başlar. Yüreği genişleyen insan büyür, kendini birey olarak inşa etmeye başlar. İnsan sorumluluk aldıkça olgunlaşır. Böylece kişisel sorunlarımızla toplumsal sorunlar arasındaki bağı da keşfedebiliriz. Dahası artık sorunların nedenini anlayabilen bir insan olarak önemli bir beceriye kavuşuruz. Kişisel yaşamlarımızdaki kimi “sarsıcı” sorunların aslında büyük sorunlar olmadığını fark ederiz, kimi sorunları ise çözmek için gereken güce, bilgiye ve deneyime sahip olmaya başlarız. Ve en önemlisi, toplumsal sorunlar çözülmeden çoğu kişisel görünen sorunlarımızın da kalıcı bir çözüme ulaşamayacağını anlarız. Toplumsal sorunların bireysel çözümü olmayacağını biliriz. Bu bilinçle de sadece kendi paçamızı kurtarmaya değil, insanlığın ortak kaderini değiştirmeye çalışırız.

Dövünüp şikâyet etmekle hiçbir sorunumuzun çözüm bulamayacağı çok açık. Tıpkı Guido’nun evladının sorumluluğunu aldığı gibi, biz de yaşadığımız çağın sorumluluğunu almalıyız. Bu çağ yangınına sırtımızı dönemeyiz. İşçi sınıfının dünyayı değiştirme mücadelesinin birer neferi olabilirsek hem kendimiz değişiriz, hem de dünyamızı değiştirme gücüne kavuşuruz. Bir çağ yangınının ortasında da olsak; umut, direnç ve azimle birlikte, hayat gerçekten güzeldir. Daha da güzelleşmesi bizim elimizdedir.

  • İşçi Dayanışması Gazetesi [1]
  • Emekçi Gençlik [2]
  • Sesli Yorumlar [3]

Source URL: https://en.uidder.org/node/39158

Links
[1] https://en.uidder.org/taxonomy/term/454
[2] https://en.uidder.org/taxonomy/term/629
[3] https://en.uidder.org/taxonomy/term/645