You are here
İşçilerin önüne barikatlar kuruluyor 2/2
16 June 2020 - 20:27
Bakırköy, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa ve Eyüp’ten gelen işçiler, Topkapı’da kalabalık bir işçi grubuyla buluşmuştu. Aksaray, Beyazıt yolunu izleyerek Saraçhanedeki Belediye binası önüne geldiler. Yol boyunca önlerine barikatlar çıkmıştı, yarıp geçmişlerdi. Belediye binası önünde bir gösteri yapıp valiliğe doğru yöneldiler. Sırada tanklar vardı... Valilik yolunun tanklarla, zırhlı araçlarla kapatılmış olması da kâr etmedi. Tankların üzerinden aştılar, valiliğe ulaştılar. Burada da bir süre protesto gösterisi yapan işçiler Taksim’e yöneldi.
Sermaye sınıfı öylesine korkmuştu ki bu öfke selini durduramayacağını anlayınca işçilerin Taksim’de tek vücut haline gelmesini önlemek için çareler aradılar. Nihayetinde vapur seferleri kaldırılacak, Haliç’in iki yakasını bağlayan Unkapanı ve Galata Köprüleri açılıp yaya trafiğine kapatılacaktı.
Ertesi gün Cumhuriyet gazetesindeki haberinde o anları şöyle anlatacaktı Selahattin Güler; “Bir anda sahillerin birbirleri ile olan bağları kopuvermişti. Köprüler açılmış, gemiler, motorlar ve sahiller alargaya çekilmişti. Bütün yolcu vapurları ve araba vapurları seferden kaldırıldı. Polis yetkilileri, köprülerin açılışından sonra işçilerin motor ve sandallarla karşıya geçmek istemelerinden çekiniyordu. Polis motorları sahilleri tarayıp megafonla şu ihtarları yapıyorlardı: «İskelelerden bütün deniz araçlarını çekin. Hiçbir tekne sahile yanaşmayacak. Derhal sahil ve iskeleleri terk edin!»”
15-16 Haziran: TANIKLIK
Bakın bu fotoğraf ne anlatıyor bize? 16 Haziran 1970 sabahında sizce ne için toplanmış bu kadar kalabalık? Neden herkes kayığa binme telaşı içerisinde? Birkaç saat sonra kavga kızışacak ve çıkarılacak ceketler. Kürekler o heybetli kollarla çekiliyor. Fındıkkabuğundan bozma kayıklar üçerli beşerli taşıyor sınıfın yiğitlerini. Öyle hanım evladı zengin bebeler gibi değil ha! İşçi biliyor artık o koca deryayı, bileniyor her dalga vuruşunda ve ilerliyor kayıklar, palalar suya dalıp çıkıyor. Onlarca tekne ahenk içerisinde salınıyor, bir tanesi çatmıyor omuzlarını omuzlarına. Arkalarında o koca şehir İstanbul, tanıklık ediyor kavgaya.
Fındıkkabuğundan bozma teknelerle,
O eşsiz maviliğin derinliğine dalmak,
Fışır fışır köpüren su sesini duymak değil!
Kızların rüzgârda savrulan,
yanaklara değen deniz kokusu,
üçerli beşerli yürüyor tekneler,
sahil tıka basa insan yüklü,
köprüyü açmışlar bakın!
Yürütmeyeceklermiş işçiyi!
Hey! Beni de alın diye sesleniyor biri,
palalar kalkıyor
iniyor suya,
sınıfın yiğitleri çekiyor kürekleri,
güçlü kollarıyla,
Öyle hanım evladı züppeler
gibi değil ama
güçlü kollarıyla.
İşçi biliyor artık o koca deryayı,
bileniyor her dalga vuruşunda,
ve yürüyor kayıklar,
palalar dalıp çıkıyor sudan,
tekneler çatmıyor omuzlarını omuzlarına
sınıfın yiğitleri omuz omuza.
Yıl 1970 aylardan Haziran,
arkada bütün heybetiyle İstanbul.
kentin yaşayan ruhuyla
var edenleri selamlıyor.
Tanıklık ediyor o şanlı işçi direnişine.
Gebze’den bir işçi