You are here
Brüksel’de Belediye İşçilerinden Yol Kesme Eylemi

Belçika’da belediyeye bağlı Net Brussel şirketinde çalışan çöp toplama işçileri, 22 Eylülde gerçekleştirdikleri grevde başkent Brüksel’in merkezindeki iki anayolu bloke ettiler. Yüzlerce belediye işçisi, ateşe verdikleri çöp barikatlarıyla anayollarda trafik akışını 4 saat boyunca durdurdular. İşçiler, Brüksel yerel yönetim binasını da yumurta ve taş yağmuruna tuttular.
İşçiler bu eylem biçimine, uzlaşmacı sendikacıların “yetkililer izin vermez” şeklindeki klasik itirazlarına rağmen, 21 Eylül akşamı iş çıkışında yaptıkları toplantıda karar verdiler ve ertesi gün de aldıkları kararı uygulamaya geçirdiler. Sahibinin sesi burjuva medya eylemi karalamak için elinden geleni yaptı, ancak işçiler yaptıkları şeyin haklılığını ve meşruluğunu dile getirmekten kaçınmadılar. Eyleme yönelik eleştiriler karşısında, eyleme katılan işçilerden biri, televizyon kanallarının uzattığı mikrofona şunları söylüyordu: “Ne yapmamız bekleniyor? Bizden kentte kibar bir yürüyüş yapmamızı ya da küçük bir piknik düzenlememizi mi istiyorsunuz? Ne kadar öfkeli olduğumuzu göstermek zorundayız. Bugün sokaklara çıkanlar çocuk değildirler. Onlar öfkeli işçiler ve yaptıkları şeyi yapmakta sonuna kadar haklılar.”İşçilerin grevi ve eylem biçimi, Brüksel yerel yönetiminin işçi ücretlerinde 150 avroluk kesintiye gitmeyi ve temizlik işlerini özelleştirmeyi planladığını açıklamasından birkaç gün sonra, hızlı bir tepki olarak şekillenmişti. Yerel yönetim, planın henüz sendikacılarla görüşme safhasında olduğunu söylese de, işçiler geçmiş deneyimlerden bu tür görüşmelerin neyle sonuçlanacağını gayet iyi bildiklerinden, buna izin vermeyeceklerini, vakit kaybetmeden ve sınıf düşmanlarının anlayacağı dilden gösterdiler. Nitekim eylemin ardından yerel yönetim, ücretlerde kesintiye gitmekten ve Net Brussel şirketini özelleştirmekten vazgeçtiğini açıklamak zorunda kaldı.
Bu eylem, beklendiği üzere sermaye güçlerini de kudurttu. Eylemden birkaç saat sonra, patronların örgütü UNIZO, yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: “Her reform ilanı böyle güçlü bir muhalefetle provoke edilirse asla ilerleyemeyiz. Grev hakkı kutsal olabilir ama daha önce duyurusu ya da başvurusu yapılmayan grevler kabul edilemez. Bıraktık şimdiki gibi politik bir grevi, yasadışı bir grev sorumsuzluktur.” Açıklamanın son kısmında ise patronlar, grev hakkını sınırlayan yasal adımlar atılmasını istediler.Görüldüğü gibi, patronların ve onların hükümetlerinin işçilerin yükselen mücadelesi karşısında takındıkları tutumlar dünyanın her yerinde aynı. Patronlar, düşük ücretlerle, uzayan iş saatleriyle, kesinti planlarıyla, özelleştirmelerle, taşeronlaştırmayla, sosyal hak gasplarıyla işçilere saldırırlarken, işçilerin sessizce buna boyun eğmesini, en fazlasından sokağa çıkıp, birkaç slogan atıp sakince evlerine dönmelerini istiyorlar. Buna ters davranışlar karşısında da hemen sopayı gösteriyorlar: “Bu kadar özgürlük de olmaz, grev hakkı kısıtlanmalı!”
Ancak öfkeli işçiler, tıpkı Brüksel’de belediye işçilerinin ve dünyanın pek çok yerinde binlerce işçinin yaptığı gibi, bıçak kemiğe dayandığında ne yapacaklarını gayet iyi bilirler ve bu tür gözdağlarıyla ve baskılarla yıldırılamazlar.