You are here
Mamak Halkı Su İçin Sokaktaydı
diğer yazarlar
Ankara’da günlerdir işkenceye dönüşen susuzluk sorunu için Mamak halkı sokağa döküldü. 12 Ağustos Pazar ve 13 Ağustos Pazartesi günleri Tuzluçayır, Genaral Zeki Doğan, Şirintepe Mahalleleri ve Nato Yolu Caddesi sakinleri, saat 20’de, ellerinde boş su bidonlarıyla Nato Yolu Caddesi üzerinde eylem yaptılar. Devletin kolluk güçleri de her zamanki gibi yerlerini almışlardı, ama söz konusu olan devrimcilerin gerçekleştirdiği bir eylem olmayınca, seyirci durumunda kalmışlardı. Cadde üzerindeki yolun trafiğe kapatıldığı ve yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylemlerde, özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in istifa etmesi talebi yükseltildi. Eylemciler ellerindeki bidonları birbirine vurarak ve “Melih Gökçek istifa”, “Halka değil Melih’e barikat”, “Su hakkı satılamaz”, “Susma sustukça susuz kalacağız” gibi sloganlar atarak 1,5 saat boyunca eylem alanını terk etmediler.
Yapılan konuşmalarda, “Gökçek, benim evimde su akıyor diyor, ama biz suyumuz akana kadar, her mahalleye su verilene kadar buradayız. Gökçek yapılan toplantılarda su sorununu gündeme alma gereği bile duymuyor. Üstelik bizlere Kızılırmak’ın suyunu vereceklerini açıklıyor. Sağlık uzmanları ise bu suyun insan sağlığı için tehlikeli olduğunu söylüyor. Ama Melih Gökçek bizi yok sayıyor. 15 gündür su verilmeyen mahalleler var. Su verilen yerlerde ise yeterli tazyik verilmediği için apartmanların üst katlarına su çıkmıyor. Akan sular da çamur gibi akıyor. TEMİZ SU HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ” denildi. Haftalardır süren susuzluk nedeniyle artık sabredemeyen ve alana çıkan bu insanların istediği sadece su idi. Eylemin yapıldığı akşam bazı mahallelere su verildi –tabi bu tamamen tesadüf de olabilir– ama insanlar yine de ertesi gün hâlâ su verilmeyen mahalleler için alana çıktılar.
Ankara’da kesilen suların sebebi elbette ne tek başına Gökçek ne de kötü yönetimdir. Bu bir sistem sorunudur. Bugün Gökçek gitse yarın yerine gelecek kişinin de bundan çok farklı davranmasını beklemek hayalcilik olur.
Burjuvaziye kalsa su sorununa bile biz işçi-emekçiler neden oluyoruz. Traş olurken, diş fırçalarken suyu kapatmadığımızdan şikâyet edip duruyorlar. Hatta onlara göre su sorununun temel nedenlerinden biri olan küresel ısınmaya bile fazlaca parfüm kullanarak ozon tabakasını delen insanlar yol açıyorlar, doğa katili sanayi sistemleri değil. Melih Gökçek de şöyle bir tasarruf yöntemi sunuyor bizlere: “Duş alırken altımıza bir kova koyarsak ve kovada biriken suyu da tuvalette kullanırsak önemli ölçüde su tasarrufunda bulunabiliriz.” Bizleri bu derece aşağılayanlara sormak istiyoruz, akmayan suların nedeni işçi ve emekçilerin fazla su kullanması mıdır? Gökçek merak etmesin, uzun çalışma saatleri karşılığında aldığımız üç kuruş maaşla faturaları nasıl ödeyeceğiz diye düşünüp dururken zaten gereğinden fazla tasarruf yapıyoruz. Su faturalarını gördükten sonra, diş fırçalarken musluğu açık bırakacak cesaret hangimizde var? Fazla tüketen bizler değil sizlersiniz, bizim böyle bir lüksümüz yok.
Sonuç olarak, kapitalist sistemin kendi yaratmış olduğu bu sorunları sistem içerisinde çözmek mümkün değildir. Her sorunda olduğu gibi bu sorunda da çözüm işçi sınıfının bilinçli ve örgütlü mücadelesine dayanmaktadır. Bataklığı kurutmadan üzerinde gezinen sinekleri yok edemeyiz.