You are here
Daha Ne Kadar Susacağız?
Gebze’den bir metal işçisi
Patronun daha fazla kâr hırsı nedeniyle meydana gelen iş kazasına parmaklarını kaptıran işçi arkadaşa:
Bak bizler sana sorunlarımızın ortak olduğunu ve bunun için mücadele etmemiz gerektiğini söylemiştik ve hâlâ da söylüyoruz. İş kazalarını, iş cinayetlerini anlatıp bunların neden meydana geldiklerini göstermiştik. Ama sen bunları duymak istemedin. Bizim amacımız seni üzmek değildi ki. Bizim amacımız parmakların kopmadan bunu anlayabilmendi. Bak artık dört parmağın var ve bunlardan ikisi belki tam olarak çalışmayacak. Şimdi kim geri getirecek parmaklarını. Annen çaresizlik içinde “acaba tekrar uzar mı parmağı” diyor. Anacığını bu hallere düşüren kim? Canından öte bellediği yavrusunun bir parçası kopmuş, neleri umut eder olmuş. Peki ya suçlusu ne yapıyor bunun için. Ya da farkında mı senin acaba? Bak sana en gözde elemanım demeye başlamış, sonuna kadar da sana iş imkânı tanıyacakmış. Yani işsiz kalmak gibi bir riskin yok artık. Tabii hâlâ güveniyorsan bu kan emiciye. Bak daha 24-25 yaşındasın. Hayatının en güzel çağında seni bir parmaktan etti, az daha üç parmaktan ediyordu. Baban hâlâ “mahkemeyle uğraşmam, çocuğumun geleceğini garanti altına alacaksın” diyormuş patrona. O da zaten dünden razı. Be amcacım çocuğunun bir parçası gitmiş, ne getirebilir onu geri? Hangi geleceğini garanti altına aldın şimdi? Yarın çocuğunun canını da alırsa bu presler ne yaparak getireceksin geri? Ya diğer çalışan genç işçiler. Onlar ne yapacak?
Ya siz kardeşlerim, kiminiz çocuklarınızı, kiminiz ana babanızı bıraktınız öksüz yetim. Verdiniz canınızı ter akıttığınız tersanelerde. Hem de herkesin gözü önünde, hem de bakanı, milletvekilleri, medyası, çalışma koşullarının kötü ve iş güvenliğinin olmadığını bildikleri halde. Hem de her şey yolunda dedikleri halde. Yani pisipisine. İşin suçlusu kimler bakalım bu sefer? Yine patronlar.
Şimdi sana gelelim işçi arkadaşım, sen de üç parmağını vermişsin prese. Seni işbaşı yaptığın gün tanımıştım ben. Kimseyle konuşmuyordun, ilgimi çekti. Hâlâ alışamadın mı üç parmağının koptuğuna? İki çocuğun varmış, onlar sorduklarında ne cevap veriyorsun? Zor değil mi? Ama bak patronun ziyaretine bile gelmemiş. Gerçi gelse kaç yazar. Şimdi çocuklarına baktığında geleceklerini nasıl görüyorsun? Bak hâlâ susuyorsun. Yeter sustuğun be kardeşim, konuş artık. Haykır öfkeni, yalnız değilsin. Zaten ne geldiyse başımıza sustuğumuzdan, birlik beraberlik içinde olmadığımızdan, yani örgütsüz olduğumuzdan gelmedi mi? Bak birçok fabrikada yaşadığımız sorunlar aynı. Yine bu yıl iş cinayetlerinde milyonlarca kardeşimizi toprağa mı verelim? Zamanı gelmedi mi artık buna bir dur demenin? Örgütlenmekten, mücadele etmekten başka şansımız mı var? Çocuklarımıza bunu öğretemezsek bizden farklı ne yaşayacaklar ki?
Susmak insan olana yakışmaz. Neden o zaman bugünden başlamıyoruz hayatı bize zindan edenlere bu hayatı cehenneme çevirmeye. Haydi o zaman, yaşanılabilir bir dünyayı inşa etmek için ilk tuğlayı koyalım. Öğrenelim, öğretelim, bir güç olduğumuzun farkına varalım. Nasırlı ellerimizle vuralım ve yıkalım egemenlerin düzenini. Kuralım sınıfsız sömürüsüz bir dünyayı.
Deri İşçilerinin Sorunları