You are here
Sıfırdan, kan ve ter üzerinde yükselen şehir: Petersburg
7 November 2020 - 13:00
Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerindeki 42 ada üzerine yayılan koca bir şehirdir St. Petersburg... 55 kanal ve 500’e yakın köprü ile “Kuzey’in Venedik’i” olarak anılır. Rusya’nın en büyük ikinci, Avrupa’nın ise dördüncü büyük şehridir. 200 yıl boyunca Çarlık Rusya’nın başkenti olmuştur.
Çar Büyük Petro’nun, namı diğer Deli Petro’nun “Çılgın Projeler”inden biri olarak kurulmuştur Petersburg. Nasıl mı? Hayli ibretlik bir hikâyesi olduğunu söylemek mümkündür. 1703 yılında İsveç’i yenen ve bölgeyi ele geçiren Deli Petro, Neva Nehrinin deltasına bir şehir kurulmasını emreder. Bir bataklığa koca bir şehir nasıl kurulur? Elbette emekçilerin ölümü pahasına, emeğin sınırsızca sömürülmesiyle!
Deli Petro için burası “Avrupa’ya açılan pencere” olacaktır. Bataklık bir şantiyeye çevrilir. Bu dev şantiyede 40 bin köylü ve asker silah zoruyla ölesiye, acımasız koşullarda çalıştırılır. Deli Petro’nun hayalindeki şehre kavuşması dokuz yıl sürer. Dokuz yıl boyunca emekçilerin nice acılar, hasretlikler çektiğine tanıktır Petersburg, nicelerinin mezarı olmuştur.
İki asır boyunca sadece emekçi kitlelerin çilelerine, kederlerine ve acılarına tanıklık etmemiştir bu koca şehir, aynı zamanda en görkemli mücadelelerine de ev sahipliği yapmıştır. St. Petersburg, Rusya’da kapitalizmin gelişmesiyle birlikte imparatorluğun başkenti olmakla kalmamış, emeğin de başkenti olmuştur.
1890’lardaki genel grev dalgasından 1917 Ekim devrimine kadar, işçi sınıfının kalbinin en güçlü şekilde attığı şehirdir Petersburg. Rusya’nın en büyük fabrikalarını ve işçi havzalarını kucaklayan bu şehir, destansı genel grevlere, tarih nehrinin akışını değiştiren devrimlere tanıklık etmiştir.
UİD-DER’li işçilerden mesajlar: Sömürüsüz dünyanın yolunu gösterenlere selam olsun!
İşçi diyarı Kocaeli’den selamlar. Kapitalizmin içine girdiği tarihsel kriz çeşitli açılardan işçi sınıfını ve mücadelesini derinden etkiliyor. Sömürü düzeninin efendileri krizlerinin faturasını işçi sınıfına kesmek için her yolu deniyor ve hiç durmuyorlar. Bizleri kötü koşullarda çalıştırarak durmaksızın haklarımıza, kazanımlarımıza saldırıyorlar; açlık ve yoksulluğa mahkûm ediyorlar. Ama bilinmeli ki biz de durduğumuz yerde durmuyoruz.
Sınıfımızın mücadelesini kavradıkça tarihin yalnızca geçmişle ilgili bir konu olmadığını öğreniyoruz. Geçmiş, bugün ve yarın olacaklarla sıkı sıkıya bağlıdır. Ekim Devrimi, işçi sınıfı mücadelesi bakımından önemli bir dönemeç, önemli bir referanstır ve bugün nasıl çalışılıp ne yapmamız gerektiğine ilişkin esasları ortaya koyan büyük derslerle doludur. İçinden geçtiğimiz bu kaotik, karanlık dönemde Ekim Devrimi biz bilinçli ve örgütlü işçilere güç ve moral veriyor, yolumuzu aydınlatıyor. Tarihin ilk muzaffer işçi iktidarı olan Ekim Devrimini petrokimya işçileri olarak selamlıyoruz.
Kocaeli’den petrokimya işçileri
İşçi sınıfı ve özgürlüğün ıslığı