You are here
Emekçilerin sesi ve sözü
7 November 2020 - 22:45
İşçilerin mücadeleci partisi Bolşevik Parti, 1912 Duma seçimlerinden hemen önce Pravda gazetesini yayınlamaya başlamıştı. Sınıf bilinçli işçilerin elinde, artık daha önce sahip olmadıkları güçlü bir araç vardı; günlük çıkan bir gazete! İşçiler gazeteye sorunlarını yazıyor, muhabirliğini yapıyor ve dağıtımını bizzat gerçekleştiriyorlardı. Pravda’nın günlük ortalama tirajı 40 bine, bazı aylarda 60 bine kadar çıkıyordu.
Bu gazete 1914 ile 1917 arasındaki döneme de, Şubat ve Ekim devrimleri dönemine de pek çok açıdan damgasını basacaktı. Gün geçtikçe daha fazla işçi her bir satırında yazanların doğruluğunu görecek, ona daha fazla sahip çıkacaktı. Mesela Şubat devrimi sonrasında tirajı 90 bine ulaşacaktı. O zamanın okuma yazma oranlarını düşündüğümüzde bu muazzam bir sayıdır.
Sınıf bilinçli işçiler, Çarlık rejiminin baskısına ve zor şartlara rağmen işyerlerinde ve hayatın her alanında örgütlenme faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin bir kanadını oluşturan Bolşevik Parti, işçilerin ekonomik ve siyasal haklara kavuşmasını sağlamak için parlamento kürsüsünü de kullanıyordu. 1912’de yapılmasına izin verilen seçimlerde 4’ü metal, 2’si tekstil işçisi olmak üzere 6 işçi Duma’ya milletvekili olarak seçilmişti.
Bu işçi vekiller tüm baskıları göğüsleyerek meclis kürsüsünden işçi sınıfının çıkarlarını haykırıyorlardı. Demokratik hakların tanınmasını, yoksul köylülere toprak verilmesini, işgününün 8 saate indirilmesini talep ediyorlardı. İşçi vekiller sanayi bölgelerini dolaşıyor, emekçilere sesleniyorlardı. Bir fabrikadan ötekine koşturuyor, her direnişte, her gösteride, her grevde, her iş kazasında işçilerin yanında yer alıyorlardı. Sınıf kardeşleriyle omuz omuza mücadele ediyorlardı. Zaten bu yüzden tutuklanıp Sibirya’ya sürülmüşlerdi. Ama işçiler onları unutmayacak, gönderdikleri mektuplarla cezaevinde ve sürgünde onlara sahip çıktıklarını göstereceklerdi.
UİD-DER’li işçilerden mesajlar: Sömürüsüz dünyanın yolunu gösterenlere selam olsun!
UİD-DER’in İşçiler Devrim Yaptı, Ayaklar Baş Oldu yayın akışını duyduğumda heyecanla bekledim ve bu sabah yayın başladığından beri şevkle takip etmeye başladım. Rusya tarihinden yayınlanan kesitler Rus egemenleriyle emekçilerin arasındaki derin uçurumu çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor, hele o tüyler ürperten Kodinka trajedisi… İnsan ister istemez hep bugünle kıyaslamalar yapıyor. Bugünün zalim egemenlerinin işçi sınıfına, yoksul emekçilere yaklaşımında değişen ne var? Gördüğümüz ve yaşadığımız şudur ki sömürülü, sınıflı toplumlarda zulüm, yoksulluk, aşağılanıp horlanma bitmiyor, zalim egemenlerin tıyneti hep aynı. Deli Petro’nun çılgınlıklarını, Çar Nikola’nın zulmünü, halktan kopukluğunu işçi sınıfı nasıl ki hafızasının bir kenarına yazıp, an geldiğinde hesabını sorduysa, bugün de yoksullukla cebelleşen emekçileri hor gören “saraylılar” tarihe not ediliyor. Elbet bir gün Rus işçi sınıfının eline geçen fırsat bugünün işçilerinin ellerine de geçecektir. Shakespeare’in dediği gibi: “İnsan hayatta suların yükseldiği anı iyi kollamalı: O an geldiğinde davranıp denize açılırsan, yolun sonunda emeline erişirsin.” İşte bugünün mücadeleci işçileri olarak dört gözle sömürüsüz, özgür bir dünyanın kapılarının açılacağı anı bekliyor ve dört kolla o anı yaklaştırmak için çalışıyoruz, daha da çalışacağız!
Tuzla’dan bir kadın metal işçisi
Karanlık sonsuza dek sürmez