You are here
İşsizlik ve İntiharlardan Kurtuluş da 1 Mayıs Ruhunu Büyütmekle Mümkün!
Ankara’dan genç bir işçi
Diyarbakır Silvan’da son 11 ayda 13, Urfa’da son iki ay içerisinde 30 kişi intihar etti. Hayatlarına son verenlerin geneli gençlerden oluşuyor. Korkunç bir tablo. İnsanın mantığı anlamakta zorlanıyor ama intihar edenlerin nasıl bir yoksullukla boğuştuklarını düşününce anlıyor insan intiharların nedenini. İşsizliğin on milyonu bulduğu, her üç yetişkinden birinin işsiz olduğu bugünlerde işi olanların bile geçim sıkıntısı çok büyük. Hele ki yukarıdaki gibi intiharların yoğun olduğu illerde tek bir maaşla 10 kişilik bir nüfusu geçindirmeye çalışan aileler var. Çalışanların büyük kısmı yevmiyeli işlere gidiyor ya da asgari ücretin altında geçici bir işte çalışıyor. Düzenli iş bulabilen küçük bir kesim de torpillerden torpil beğendirerek o işlere girebiliyor ancak.
Kapitalist sistemde bir avuç asalağın sefa sürebilmesi için milyonlarca işçinin sefil koşullarda çalışması gerekiyor. Çünkü işçiler kendilerinin ve ailelerinin en temel ihtiyaçları olan gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorundalar. Yani çalışmamak ölmekle eş anlama geliyor. Çalışan milyarlarca insan ise uzun saatler boyunca, tükenircesine çalışıyor. Çünkü az sayıda işçi daha çok çalışırsa patronlar daha çok zengin oluyor. Ve bunun için de çok sayıda işçinin işini kaybetmesi gerekiyor. Patronun çıkarlarına göre hareket eden bu düzende milyonlarca insan işsiz kalıyor. Türkiye’de bugünkü işsizlik %30’ların üzerinde. Genç işsizlik daha da yüksek. Urfa ve Diyarbakır gibi bölgelerde ise bu oran ortalamanın çok daha üzerinde ve intiharlarda önemli bir bulunuyor.
Kapitalist sistem işçileri sadece işsiz bırakmıyor. İşsizliğin işçinin kendi sorunu olduğu algısını yaratıyor. “Beceriksiz olduğun”, “işe yarayan birisi olmadığın” ya da Erdoğan’ın dediği gibi “kalite kalifikasyon noktasında kendini ispatlayamadığın” için diyerek işsizliğin nedeninin işçinin kendi eksikliği olduğunu söylüyorlar. Bu kokuşmuş düzenin egemenleri insanlara sürekli iş bulabilmenin ve mutlu olabilmenin mümkün olduğunu, bunun için de sistemin ideal insan profiline girmeleri gerektiğini söylüyorlar. Onların ideal insanı rekabetçi olmalı, bencil olmalı, kimseye güvenmemeli, çevresindeki sorunlara karşı vurdumduymaz olmalı, ne yapacaksa tek başına yapmalı. Ama bunların da işsizlik dalgasının karşısında durmaya yetmediğini emekçiler tüm dünyada yaşayarak görmekteler.
Emekçiler geçimlerini sağlayacak bir işe sahip olmadıklarında ruhsal bir çöküntü yaşıyorlar. Kendilerini yalnız ve çaresiz hissediyorlar. İçinde bulundukları koşulları değiştiremeyeceklerine inanıyorlar. Sorunların sistemle bir bağlantısının kurulmaması için sermaye medyası da her türlü çirkefliği yapmakta hiçbir beis görmüyor. İnsanlar işsizliğin yarattığı onlarca sorunun üstüne bir de her gün sistemin borazanlarından bir sürü yalan dinlemek zorunda kalıyorlar. Karın doyurmayan yalanlar örgütsüz insanları zamanla ruhsal bunalımlara sokuyor. Özellikle Türkiye gibi otoriter bir yönetim biçimiyle yönetilen ülkelerde emekçiler kendilerini iyice baskılanmış ve sindirilmiş hissediyorlar.
Evet bütün bunlar kâr odaklı kapitalist düzenin insanlığa sunduğudur. Ama dünyadaki bütün zenginlikleri var edenler bazen az bazen çok ama hiçbir zaman geri durmadan bu düzene karşı mücadele ettiler. İşçi sınıfı sömürüsüz bir dünya özlemini sürekli canlı tuttu. Çünkü sermayenin egemen olduğu bir toplumda emekçilere gün yüzü gösterilmeyeceğini biliyoruz. Bu yüzden tarihin birçok kesitinde emekçi sınıfın sisteme başkaldırısını okuyor ve görüyoruz. 1 Mayıs da tarihte verilmiş en önemli mücadelelerden birisidir. Dünya işçi sınıfı uzun çalışma saatlerine, ağır ve güvencesiz çalışma şartlarına ve işsizliğe karşı mücadele etmek için her 1 Mayıs’ta meydanlarda gücünü göstermiştir. 1 Mayıs mücadelesi işçi sınıfının “8 saat çalışma, 8 saat dinlenme, 8 saat canımız ne isterse” talebiyle başladı. Daha sonra tüm dünyada işsizliğe, savaşlara, ırkçılık ve ayrımcılıklara karşı sınıfımızın mücadele sembollerinden birisi oldu. Bugün de yapmamız gereken, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs ruhunu daha canlı bir şekilde yaşatmak. Ancak bu şekilde kapitalist sistemin pisliklerinden kurtulabiliriz.
Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!