You are here
Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Hangi emekçi kadına dokunsak bin ah işitiyoruz: “Yetişemiyoruz”, “Her şey ateş pahası” “Sonumuz ne olacak?”, “Çocuğun beslenme çantasına koyacak bir şey alamıyorum”… Emekçi kadınların sohbetlerinde dile gelen bu şikâyetler gün geçtikçe artıyor. Ekonomik sıkıntılarımızın bir dışa vurumu olan bu şikâyetlerimiz haksız ya da yersiz değil. Şikâyet etmek tepkinin bir biçimidir. Ancak tepkilerimizin sadece şikâyet etmekle sınırlı kalması, sorunun çözümü için adım atmamak, o soruna karşı bir kanıksama hali yaratır. Bu da sorunların çözümsüz kalması anlamına gelir.
Şikâyet etmenin ötesine geçememenin en önemli sebeplerinden biri çoğu zaman kendimizde sorumluluk hissetmememizdir. Örgütlü bir toplum olmadığımız için kendimizi çevresine etki edecek güçte olmayan tekil bir insan gibi düşünmemizdir. Doğru, bugün mutfaklarımızda yangın varsa, çocuklarımızı sağlıksız koşullarda büyütmek zorunda kalıyorsak, işyerleri işçilere mezar olmaya devam ediyorsa, her yerde haksızlıkla, hukuksuzlukla ve adaletsizlikle karşı karşıya kalıyorsak bunun en büyük nedeni örgütsüz bir toplum olmamızdır. Toplumun örgütsüz olması ve yaşanan devasa ortak sorunlara birlikte tepki gösterememesi sorunları gittikçe ağırlaştırıyor. Ama bir an durup düşünelim: Biz değişmesini istediğimiz bu toplumun bir parçası değil miyiz? “Bu insanlar duyarsız, bu toplumdan bir şey olmaz!” deyip bir kenara çekilmek, biz doğru ve anlamlı tepkiyi göstermeden başkasından bunu yapmasını beklemek doğru bir davranış mıdır? Bir birey olarak kendi duyarlılığımızı, tepkilerimizi ortaya koymanın bir yolunu aramadan toplumsal duyarlılığın gelişmesini bekleyebilir miyiz? Cevap çok açık: Önce kendimizden başlamalıyız.
Elbette neye, kime, nasıl tepki göstereceğimiz de önemli. Mesela geçtiğimiz aylarda İşçi Dayanışması’nın Emekçi Kadın köşesinde bir örnek aktarılmıştı. Bir okulda anneler birleşmiş, çocuklarının sağlıklı büyümesi için okuldan istenen beslenme listesine itiraz etmişler. Ekonomik durumlarının göz ardı edildiğini düşünen aileler, öğretmene listeyi değiştirmesi için baskı yapmışlar. Şöyle bir durup düşününce ne kadar acı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz. Sorunun kaynağı evlatlarımızın beslenme ihtiyaçları değil, düşük ücretlerimiz, geçim sıkıntımızdır. Ek işlerde çalışmamıza, fazla mesailere kalmamıza rağmen o listeyi karşılayacak alım gücümüzün olmayışıdır. Dolayısıyla tepki göstermemiz gereken bizi çocuklarımız için sağlıksız, ucuz gıdalar almaya iten yoksulluğumuzdur. Çocuklarımız için sağlıklı beslenme çantaları hazırlamamızı isteyen öğretmenler değil, sağlıklı besinlerin erişemeyeceğimiz kadar pahalı olmasıdır. Her sorunun çözümü onu yaratan nedene karşı mücadeleden geçer. Ama sermaye sınıfı ve iktidar, bu örnekte olduğu gibi gerçek nedenleri gizlemeye, insanların zihinlerini bulandırmaya, mücadeleyi bastırmaya çalışıyor.
UİD-DER’in, emekçi kadınlardan ve toplumun pek çok kesiminden de yükseltilen, okullarda ücretsiz ve sağlıklı yemek talebini hatırlayalım. Kısa süreliğine anaokullarında uygulamaya konan bu talep, bir yıl sonra deprem bölgesi dışındaki tüm şehirlerde kaldırıldı. Oysa ihtiyaç olduğu gibi duruyor! O halde birleşip bu sorunu okullardaki diğer velilerin gündemine taşıyabilir, bir araya gelerek okul yönetimlerine başvurabilir, Bakanlığın bütçe ayırmasını isteyebiliriz. Bu hareket, sorunun çözümü için en doğru ve gerçek adım olur. Ama buna cüret göstermeden, “ne değişecek ki?” duygusuna kapılırsak, yukarıdaki örnekte olduğu gibi sorunumuzu çözümsüz kılan yanlış tepkiler veririz.
İçinde bulunduğumuz toplumun duyarlı, birlik ve dayanışma içinde olmasını istiyorsak, ilk adımı kendimiz atmalıyız. Öncelikle sorunlarımızın çözümsüz olduğunu düşünmekten vazgeçmekle başlayalım. Çözümü başkasından beklemenin sorunlarımızı daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramadığını görmeliyiz. Uzak ve zor görünen ama adım attıkça gerisini pekâlâ getirebileceğimiz yoldan gitmeli, denemekten vazgeçmemeliyiz. Bir anne olarak, bir emekçi kadın olarak büyük küçük demeden neler yapabileceğimizi düşünelim. Bulunduğumuz her ortamda gerçek çözümlere odaklanarak etrafımızı bu temelde harekete geçirmeye çalışalım. Cüretimizi kuşanarak, çocuklarımızın lokmasına göz dikenlere karşı mücadeleyi büyütelim.
Fırtınalar Yaratan Kelebekler!