You are here
Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden bir yıl geçti. Yüz bini aşkın insanın hayatını kaybettiği depremde yıkım çok büyük olmuştu. Yüzbinlerce insan ailesini, evini, işini, şehrini kaybetti. Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen insanlar hâlâ en temel insani ihtiyaçlarına bile ulaşmakta zorluk çekiyor. Temiz içme suyuna, başlarını sokabilecekleri bir konteynıra ulaşamayan binlerce insan var. Altyapının çökmesi, sağlık sisteminin yetersizliği, işsizlik, çocuklar için güvenli eğitim alanlarının oluşturulmaması gibi birçok temel sorunda siyasi iktidar pervasızlığını, umursamazlığını sürdürüyor.
Depremzede emekçilerin sorunlarını çözmeyen iktidar, 20 Ocakta deprem bölgesinde istihdama dönüş için bir program başlattığını duyurdu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, “deprem bölgesinde yaşanan olumsuz etkileri en aza indirmek ve işgücü piyasasını canlandırmak” gerekçesiyle İŞKUR aracılığıyla “İstihdama Dönüş Programı” başlatıldığını açıkladı. Işıkhan’ın sözünü ettiği program, zaten “aktif işgücü hizmetleri” adıyla uygulanmakta olan işbaşı eğitim programları ve mesleki eğitim kurslarının kapsamının genişletilmiş hali. Aynı gün Resmi Gazete’de aktif işgücü hizmetlerine ilişkin değişiklikleri içeren yönetmelik yayımlandı. Değişiklikten önce program ve kurslara katılan işçi sayısının en az yüzde 70’ini program/kurs süresinin en az 3 katı süreyle istihdam etme sözü veren işverenler bu programdan yararlanabiliyordu. Ancak yapılan değişiklikle birlikte istihdam edilmesi gereken işçi sayısı yüzde 60’a, istihdam süresi ise program/kurs süresinin 2 katına düşürüldü. Örneğin 10 kişiyi 4 aylık kurs süresince çalıştıracak olan bir işveren kursun bitiminde sadece 6 işçiyi ve sadece 8 ay süreyle çalıştırma taahhüdünde bulunmak zorunda! Değişiklikten önce 7 işçiyi bir yıl süreyle çalıştırması gerekiyordu. Ayrıca adı kursiyer olan ama gerçekte normal bir işçi gibi çalıştırılan işçilerin ücretleri, genel sağlık sigortası ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primleri İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanıyor, emeklilik primleri ise ödenmiyor.
Deprem bahane, kaynaklar sermayeye
Aynı yönetmelikte deprem bölgesi için de geçici iki madde eklendi. Buna göre; Adıyaman, Hatay, Maraş, Malatya ve Antep’in İslâhiye ve Nurdağı ilçelerindeki işyerlerinde 31 Aralık 2024 tarihine kadar uygulanacak kurs ve programlarda katılımcıların yüzde 30’unu kurs süresi kadar istihdam etme taahhüdü veren işverenler işbaşı eğitim programlarından faydalanabilecek. Adana, Diyarbakır, Antep’in diğer ilçeleri, Kilis, Osmaniye ve Urfa’da ise istihdam taahhüt oranı yüzde 40, istihdam süresi kurs süresinin 1,5 katı olarak belirlendi. Yani yukarıdaki örnekten yola çıkarsak birinci gruptaki illerde patronun kursiyer olarak aldığı 10 işçinin 3’ünü 4 ay süreyle çalıştırması, ikinci gruptakilerin ise 10 işçinin 4’ünü 6 ay çalıştırması yeterli olacak. Sonra da işçilerin hiçbir hakkını vermeden kapının önüne koyabilecek! Dahası işçinin çalıştığı bu süre emeklilik prim günü hesaplamasına dâhil edilmeyecek. Böylece, zaten mevcut haliyle istihdamı arttırma adı altında işçilere köleliğin, güvencesiz çalışmanın dayatıldığı, patronlara bedava işgücü sağlayan bu uygulama, deprem bölgesindeki patronlar için iyice “ballı” hale getirilmiş oldu. Zaten hâlihazırda bölgede çalışan işçilerin çoğu da asgari ücretin çok altında ücretlerle çalıştırılıyor, ancak derdi işçileri değil patronları korumak olan iktidarın kurumları bu hukuksuzluğa göz yumuyor. Deprem bölgesinde patronlara sunulan bir başka kıyak ise işyerinde 6 Şubat-30 Nisan arasında SGK’ya bildirmesi gereken her türlü bilgi, belge ve beyannamenin 26 Mayıs 2024’e kadar ertelenmesi oldu. Bunların içinde meydana gelen iş kazası ve meslek hastalıklarını SGK’ya bildirme zorunluluğu ve prim ödemeleri de var.
“Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Yeniden İmar ve Gelişim” raporunda bölgedeki sanayi üretiminin 4 ay içerisinde normale döndüğü söyleniyor. Rapora göre 2023 yılı Mart ayında deprem etkisiyle beraber yüzde 73,5 seviyesine gerileyen imalat, Nisan ayı itibarıyla deprem öncesi seviyesinin üzerine çıkmış. Raporda sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak için atılan adımlar şöyle özetleniyor: “Bölgenin ekonomik olarak yeniden ayağa kaldırılması kapsamında, imalat sanayi öncelikli olmak üzere bölgedeki iktisadi faaliyetlerin iyileştirilmesi, sanayi, hizmetler ve tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu emek talebinin karşılanması ve bölgedeki tarım üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla adımlar atılmıştır. Bu kapsamda, sanayi sitelerinin ve sanayi bölgelerinin altyapı yatırımlarına başlanmış, bölgede faaliyet gösteren işletmeler için borç ertelemesi, yatırım destek paketleri verilmesi gibi tedbirler alınmıştır.” Patronların her türlü ihtiyacını karşılamaktan imtina etmeyen, bölgedeki 47 işletmenin KOSGEB’e olan 11,2 milyon liralık borcunu bir kalemde silen iktidar sıra emekçilere gelince sorunlarını görmezden geliyor. 6 Şubattan itibaren hesaplanan, üstelik kullanılmayan hasarlı evlere de gelen binlerce liralık elektrik ve doğalgaz faturaları karşısında kılını kıpırdatmıyor. “Evi barkı yıkılmış, işinden gücünden olmuş bu insanlar bu faturaları nasıl öder” demiyor.
İktidarın patronlara kıyağı bunlarla da bitmiyor. Depremden sonra nitelikli işgücünün göç ettiğinden veya inşaat sektörüne kaydığından şikâyet eden patronların ucuz işgücü olarak gördüğü göçmen işçi emeğini daha fazla kullanabilmeleri için çalışmalar yapıyor. Nitekim raporda şu ifadeler geçiyor: “İŞKUR ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) işbirliği ile Geçici Koruma Sağlanan Suriyeliler ile Uluslararası Koruma Statü sahibi yabancılar ve Türk vatandaşlarının kendine yetebilirliğinin arttırılarak işgücü piyasasına erişimlerinin desteklenmesi amacıyla Sosyal Dayanıklılık Programı (SODAP) deprem illerinde uygulamalı eğitim programları düzenlenmiş ve 767 kişi katılım sağlamıştır.”
Siyasi iktidarın rant politikaları, depremi emekçiler için felakete dönüştürdü. Rant ve kâr uğruna emekçilere mezar olacak evlerin yapılmasına göz yumdu, imar afları getirerek çürük binalarda oturulmasına izin verdi. Bu da yetmedi, depremden sonra sermayeye yeni rant alanları açtı. Şimdi de hayatları depremle alt üst olan emekçilerin katmerli sömürüsünün önünü açıyor. Deprem bölgesini bahane ederek diğer kentlerdeki işçilerin de haklarını tırpanlıyor.
Bilelim ki sermaye sınıfı ve iktidar işçi ve emekçilerin hayrına hiçbir program açıklamaz. Deprem gerçekleştiğinde Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından emekçiler, işçi örgütleri depremzedelere dayanışma elini uzattılar. Siyasi iktidarsa depremi bahane ederek depremzede işçi ve emekçiler de dâhil olmak üzere tüm işçi ve emekçilere yönelik bir saldırı programını hayata geçiriyor. Bu nedenle işçi sınıfının sendikalarında ve mücadele örgütlerinde bir araya gelerek birliğini büyütmesi, saldırılara güçlü bir yanıt vermesi büyük önem taşıyor.