You are here
Yine Yangın, İhmal ve Umursamazlık
İstanbul/Pendik’ten bir işçi
Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan yangınlarda 15 kişi hayatını kaybetti. Yangından birkaç gün sonra savcılığın görevlendirdiği bilirkişi heyeti hazırladığı raporda yangının elektrik kaynaklı çıktığını belirtti. Bölgede elektrik dağıtımı Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) tarafından yapılıyor. DEDAŞ maliyet olarak gördüğü elektrik direk ve tellerinin bakım, onarım ve yenileme çalışmalarını yapmıyor, devlet kurumları ise gerekli denetimleri yerine getirmiyor. Yüzlerce havyanın, binlerce dönümlük ekili alanın, geniş çaplı ormanlık alanın yanıp kül olduğu yangında, müdahalenin geç ve yetersiz yapılması da yangının etkisini büyüttü. Daha bu yangının acısı yüreğimizi yakarken bu kez Adıyaman’da, İzmir’de, Manisa’da, Kuşadası’nda art arda çıkan yangınlarda binlerce dönümlük ormanlık alan yandı, kül oldu.
Hemen her yaz doğaya, yerleşim yerlerine, canlılara ve insanlara büyük zarar veren yangınlar meydana geliyor. Türkiye Ormancılar Derneğinin araştırmasına göre her yıl ortalama 2-3 bin orman yangını gerçekleşiyor. Ama iktidar yangın çıkacağı hiç bilinmiyormuş gibi önlem almamayı sürdürüyor. Hatırlayalım, 2021 yılında Antalya ve Muğla’da gerçekleşen büyük orman yangınlarında iktidarın hiçbir hazırlığının olmadığı alenen ortaya çıkmıştı. Bu yangınlar iki haftadan fazla sürmüş ve 8 kişi yangınlarda hayatını kaybetmişti.
Sıcaklıkların iyice yükseldiği Temmuz ve Ağustos aylarında daha büyük ve daha çok sayıda yangın olması kaçınılmaz görünüyor. Peki iktidarın olası yangınlara karşı hazırlığı var mı? Haziran ayında çıkan yangınlara ve yetersiz müdahalelere baktığımızda bu sorunun cevabı belli. Türk Hava Kurumu Başkanı Türkiye’de 9 adet yangın uçağı olduğunu, bunlardan ikisinin artık ekonomik ömrünü tamamladığını söylüyor. Bu durum ülkeyi yönetenlerin ormanlık alanları, doğal yaşamı, tabiattaki canlıları önemsemediğini ortaya koyuyor. Yangın riskini azaltacak önlemler alınmadığı gibi yangın esnasında müdahalede bulunacak yeterli sayıda işçi de istihdam edilmiyor. İktidar yangınlara müdahalede sorumluluk almak yerine muhalif belediyeleri suçluyor, yanan alanları imara açarak sermayeye yeni rant alanları yaratıyor. Her yangında gerçekte ciğerleri yanan bizim gibi işçi ve emekçiler oluyor.
Bilelim ki insan hayatını umursamayan doğayı da diğer canlıları da umursamaz. Nasıl ki haklarımızı korumak, yaşam koşullarımızı iyileştirmek, ücretlerimizi yükseltmek için mücadele etmemiz gerekiyorsa bize hayat veren, yuva olan doğamıza da ancak mücadeleyle sahip çıkabiliriz.