You are here
CarrefourSa Direnişi ve Sermaye-İktidar İşbirliği
Patronların düşük ücret ve ağır çalışma koşulları dayatması karşısında sendikal örgütlenme yolunu seçen işçilerin sayısı her geçen gün artıyor. İşçilerin kölelik koşullarına sessiz kalmasını isteyen, işçi düşmanı siyasi iktidarın desteğini arkasına alan sermaye sınıfıysa sendika hakkını yok sayıyor. Sendikalaşan işçileri mobbingle, işten atma saldırısıyla yıldırmaya çalışıyor. Tekstilden gıdaya çok çeşitli sektörlerdeki direnişlere baktığımızda hemen hepsinde çok benzer süreçler yaşandığını görüyoruz. Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında eriyen ücretlerle geçinemeyen, çok uzun saatler ve ağır koşullarda çalışmak zorunda bırakılan işçiler, sorunlarına çözüm bulabilmek için sendikalı olmaya karar veriyorlar. Sendikalaşma sürecinden haberdar olan patron önce göz korkutarak, öncü işçileri işten atarak, sendikadan istifaya zorlayarak sendikalaşmanın önüne geçmeye çalışıyor. Bunu başaramadığında daha büyük işten atma saldırısı gerçekleştiriyor. Sendikalaşma hakları gasp edilen işçiler, bu haksızlığı kabul etmeyerek sendikalarının tanınması ve atılan işçilerin geri alınması talebiyle direnişe başlıyorlar. Patronun göstere göstere hukuku hiçe sayması ve haksızlığa uğramaları nedeniyle devletin kaymakamının, valisinin, polisinin kendilerinin yanında olacağını düşünen işçiler hiç de bekledikleri gibi olmadığını yaşayarak görüyorlar. Patronun siyasi görüşü ne olursa olsun devletin polisinin her koşulda patronun yanında olduğuna tanık oluyorlar. Cezalandırılması gereken kişi yasaları çiğneyen patron olduğu halde biber gazıyla, kelepçeyle, gözaltıyla kendilerinin cezalandırıldığını görüyorlar…
Migros, Özak Tekstil, Agrobay ve Polonez gibi örneklerden sonra CarrefourSA depo işçileri de bu deneyimi yaşadılar. CarrefourSA İstanbul Esenyurt depo işçileri DGD-SEN’e üye oldular ve sendikal haklarının tanınmasını, ücretlerinin arttırılmasını, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını talep ettiler. Sendikayı tanımak istemeyen patron, işçilerin taleplerinden vazgeçmediğini görünce 16 Ağustosta 6 işçiyi işten atarak geri kalanları yıldırmaya çalıştı. Ancak işten atma saldırısı karşısında geri adım atmayan işçiler iş bırakarak işten atılan arkadaşlarına, taleplerine ve sendikalarına sahip çıktılar. Tam da bu nedenle sermayenin ve iktidarın polisinin hedefinde oldular.
Seslerini duyurmak için CarrefourSA ve Sabancı Holding’e bağlı diğer mağazalarda eylemler yapan işçiler, 26 Ağustosta İstanbul’un Zeytinburnu ilçesindeki Olivium AVM’de eylem yaptıktan sonra, AVM çıkışında gözaltına alındı. Polisler, darp ederek, yüzlerine biber gazı sıkarak gözaltına aldıkları işçilere “Size Sabancı’nın selamını getirdik” dediler. Mücadele eden işçilerin karşısına kalkanları, copları ve biber gazıyla çıkarılan polis ve jandarmanın gerçekte hangi sınıfın koruyucusu olduğu böylece bir kez daha görüldü.
Geç saatlerde serbest bırakılan işçilerin DGD-SEN öncülüğünde direnişi devam ediyor. Gözaltındaki işçilerin serbest bırakılması sonrası Zeytinburnu Emniyet önünde açıklama yapan DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar, asgari ücretten başka kaybedecekleri şey olmadığını, kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini söyledi. Emekten yana olan herkesi CarrefourSA işçisinin yanında olmaya, Sabancı Holding’e ait mağazalardan alışveriş yapmamaya çağırdı.