You are here
Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
İstanbul’dan sağlık emekçileri
Merhaba arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde gerek kamuda gerekse de özel sektörde çalışan, farklı sendikalara üye doktor, hemşire, tıbbi sekreter, temizlik işçisi, paramedik, ATT gibi sağlık emekçileri olarak bir araya geldik. UİD-DER’de daha önce benzer buluşmalar gerçekleştirmiş, çeşitli sorunlarımızı konuşmuştuk. Bu buluşmamızda esas olarak savunmamız gereken sendikal anlayış üzerine kafa yorduk. Sizlerle çıkardığımız sonuçları paylaşmak istiyoruz.
2000’li yıllar boyunca hayata geçirilen politikalar nedeniyle sağlık alanında muazzam bir değişim ve dönüşüm yaşandı. AKP’li yıllar; müthiş bir tasfiye programının hayata geçirildiği, sağlık alanının daha fazla piyasalaştırıldığı, sağlık hizmetinin niteliğinin düşürüldüğü ve sağlık emekçilerinin sayısız sorunla boğuşur hale geldiği yıllar oldu. Ancak bu zaten sıkça vurgulanan bir gerçeklik! Pek konuşulmayan ise bunun küresel bir boyutu olduğu gerçeği…
Dünyamıza hâkim olan sömürü sistemi olan kapitalizm tarihsel bir kriz içinde debeleniyor. Miadını çoktan doldurmuş bu sistem yaşamın her alanında krizler üretiyor. Ekonomik ve siyasi krizler, ekolojik kriz, göç krizi, gıda krizi…Sağlık alanı da bundan bağımsız değil. Sağlık alanında uluslararası düzeyde kriz yaşandığı söyleniyor. Yani sermaye sınıfı yeni saldırıları devreye sokuyor, kazanımlarımızı tırpanlıyor. AKP iktidarları ve bugünkü rejim sermayenin uluslararası alanda hayata geçirdiği bu politikanın yaşadığımız topraklardaki temsilcisi ve yürütücüsü. Ancak her şey karşıtıyla birlikte vardır. Bu tablo tüm dünyada sağlık emekçilerinin tepkisini büyütüyor. Sağlık emekçilerinin yakın süreçte örgütlediği kitlesel eylemler bizce bunun en somut tezahürü! Ama somut kazanımlar henüz son derece yetersiz.
Biz sağlık emekçileri tedavi için reçete yazarız, ilaç uygularız. Kendi mevcut durumumuza dair de bir reçetemiz var elbet. Ama reçetemize geçmeden önce esas durumu, esas sorunu ortaya koymamız gerek. Kamu alanına mercek tutacak olursak, bu alanda toplam 2 milyon 250 bin emekçi çalışıyor. Eğitim emekçilerinin ardından (1 milyon 300 bin), en fazla çalışan sayısıyla kamuda toplam 790 bin sağlık emekçisi bulunuyor. Sağlık alanında faaliyet yürüten toplam sendika sayısı ise eğitim ile aynı: 48! Sadece bu rakamlar üzerinden bile sağlık alanının kamudaki en parçalı, en bölünmüş sendikal alan olduğunu söyleyebiliriz.
Yine kamu alanında 17 konfederasyon bulunuyor. Bu konfederasyonlara bağlı olanların dışında bağımsız sendikalar da bulunuyor. Memur-Sen 1 milyon 80 bin üye, Türkiye Kamu-Sen 570 bin üye, Birleşik Kamu-İş 177 bin üye, KESK 170 bin üye ile en büyük konfederasyonlar. 1989’da Bahar Eylemlerinin yarattığı toplumsal hareket kamu emekçilerinin sendikalaşma mücadelelerine güç vermiş ve KESK kurulmuştu. Ancak KESK bugün çeşitli sebeplerden dolayı kamu emekçilerinin geniş kesimlerini kapsayamıyor.
Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen ise devlet eliyle kurulmuş ve onun denetiminde faaliyetlerini sürdürüyorlar, hatta seçim dönemlerinde sendika bütçesinden seçim çalışmalarına bütçe ayırdıkları bile gündeme gelmişti. Tüm idari kadrolarda çalışanlar bu iki konfederasyona bağlı sendikalara üye. Çoğu zaman bu sendikalar işe giriş sürecinde evrakların arasına konulan sendika üye formlarıyla üyelik sayılarını kat be kat arttırabiliyorlar.
Diğer yandan yakın-orta vadede on binlerce emekçiyi üye yapan pek çok sendika kuruldu. Bu sendikaların içinde mücadele etmek niyetiyle yola çıkan, bu çabada olanlar elbette var. Mevcut durumdan hoşnutsuz olan işçiler belli ölçülerde bu sendikalara üye de oluyorlar. Hatta son süreçte hekimlerin bile sendikalaşma yöneliminde olması olumludur. Fakat parçalı ve dağınık sendikal örgütlenmenin etkisi güçlü olamıyor.
Sağlık emekçilerinin yüzde 75’i sendikalı fakat karşı karşıya olduğumuz sorunlar yumağını düşündüğümüzde muazzam bir dağınıklık var karşımızda. Bizler sendikaya üye olunca işten atılma tehlikesiyle karşı karşıya değiliz evet, ama gün sonunda sorunlarımıza çözüm bulamıyoruz. Yani herkesin kâğıt üzerinde örgütlü ama gerçekte örgütsüz olduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Buna daha ne kadar kayıtsız kalabiliriz? Sorunlarımız dağ gibiyken sendikaya üye olmamız yeterli değil. Nerede olursak olalım sorunlarımıza karşı ortak mücadeleyi ilmek ilmek örmek zorundayız. Sağlık emekçilerinin birliğini örmek zorundayız. Bu konuda hepimizin yapabileceği büyük küçük bir şey muhakkak var ve hepsi çok anlamlıdır.
Adım atarken, çözüm üretirken kılavuzumuz “birliğimize hizmet ediyor mu etmiyor mu?” sorusu olmalıdır. Bu soruyu sormalıyız. Demet haline gelen çubuklar kırılmaz. Buradan hareketle saldırılara, haksızlıklara karşı en geniş mücadeleyi örmeden çözüm mümkün değildir. Bizim reçetemiz bu dağınıklığa inat birleşik mücadeleyi örmektir!